YEL DEĞİRMENLERİ İLE BİR YOLCULUK...
Suna TEPE
22 Ocak 2018 Pazartesi 12:44
Merhaba,
Çocukluğumda çok severek okuduğum bir roman vardı, Türkçe yazılırsa adı “DON KİŞOT” ...Hepiniz oradaki kendini şövalye sanan bir adamın uşağı ile birlikte -sözde düşman-yeldeğirmenlerine karşı savaşını bilirsiniz. Sanırım o zamanlardan kalma bir sempatim var yeldeğirmenlerine. Sonraları deniz fenerleri ve kuleler de bunlara eklendi. Ancak kendime yaptığım içsel yolculuklardaki sorgulamalarım aslında onların şeklini sevdiğimi bana gösterdi. Evet, “köşeli” olan hiç bir şeyi sevmediğimi farkettim. Etrafımızda insan eliyle yapılmış o kadar çok köşeli nesne var ki; bunaltacak derecede. Evlerimiz, mobilyalarımız, kitap-defterler, elektronik aletler, çantalar-bavullar, ambalaj kutuları, perdeler, çarşaflar, yorganlar, yediğimiz çikolatalar ve dondurmaların kutuları bile köşeli, hâttâ artık köşeli tencere ve tabaklar bile var... Oysa doğada hiçbir şey öyle köşeli değil, sivri bir camı, taşı bile doğa törpüleyip yuvarlatıyor. Bu konuda konuştuğum bir arkadaşım sohbet arasında kristal yapılarından söz etti ancak onları oluşturan atomlar da noktasal parçacıklardan oluşuyor , yani köşeli değiller. Neyse.
O günlerden bugünlere nereye gitsem hemen bir yeldeğirmeni ya da bir deniz feneri ararım, ya da yuvarlak bir kule... Şile’ de bir deniz feneri görmüştüm, onu tekrar görmek istiyorum, o kadar gittim bir daha yanına uğrayamadım. Geçtiğimiz yaz Saros’ da bir tanesinin uzaktan fotoğrafını çektim, onun yanına gitmek de çok zordu, gidemedim zaten. En büyük fantezim de, bir değirmen ya da bir deniz feneri içinde en azından bir süre yaşamaktır bugün bile. Elbette gerçekleşmesi çok zor bir şey... Evim değirmen ve fenerlere ait öyle çok resim, biblo ve makete ev sahipliği yapıyor ki, tahmin bile edemezsiniz. Onlara bakıp hayallere dalarım zaman zaman. Hadi, bugün sadece değirmenlere ( yel değirmenlerine) bakalım, sonra fenerlerin de izini süreriz.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde günümüze kadar kalabilmiş değirmenler var, rüzgarlı tepelerde öyle mağrur, öyle hoş, zamana kafa tutarak... Rakipleri olan elektrikli ve mazotlu değirmenleri düşünürsek, ya da un fabrikalarını, tabii ki onlarınki büyük başarı. Çoktan silinip gitmiş olabilirlerdi, harabe falan da olsalar duranları var. Onlar aynı zamanda birer rüzgar gülü tabii.
Antik çağlardan günümüze balıkçılar bereket için nasıl denize dönerse yüzünü, değirmenciler de rüzgara dönermiş yüzünü. Rüzgarın değirmenden yana esmediği zamanlarda değirmenciler onu mutlu edecek olan rüzgarı beklerken sıkılmamak için sabaha kadar türküler söylenirmiş. Kuşaktan kuşağa miras kalarak yüzlerce yıl boyunca dönüp durmuş pervaneleri, değirmenlerin…
BODRUM'un simgelerinden biridir yel değirmenleri. Harika bir manzaraya karşı konumlanmış bu değirmenler yerli ve yabancı turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerler arasında bulunuyor. Özellikle gün batımında harika bir görsel şölen sunan bu yel değirmenlerinden ne yazık ki sadece bir tanesi restore edilmiş ...
GÖLYAZI (BURSA) ,Evet şehrimin güzeli o, tarihi cennet köşesi Gölyazı'da bulunan 2300 yıllık atıl değirmen restore edilip köye kazandırılmış
CUNDA (BALIKESİR) Adasındaki tarihi yel değirmeni ve yanındaki kilise doğanın eskitme gücününden başka, 1944 yılında geçirdiği depremden sonra daha da yıprandı. Yaşadığı bu olumsuzluklarla atıl olan yapılar, 2006 yılında Rahmi Koç tarafından restore ettirildi. 2007 yılında “Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı” adıyla, Necdet Kent'in kitap koleksiyonuyla hizmete açıldı. Muhtar Kent tarafından bağışlanan bu kitaplar arasında Ayvalık tarihinden, sanat tarihine, arkeolojiden tarihe pek çok eser bulunmakta.
FOÇA (İZMİR)’ nın Top Dağı'nın zirvesinde üç tane tarihi yel değirmeni var. Onları da gördüğümde harabe haldelerdi, ancak iki yıl öncesinin Şubat ayındaki bir yazıda onların da usta marangozlar elinden hayata döndüğünü öğrendim. Dışı ve iç mekanizmaları yenilenip meraklılarının ziyaretine açılmışlardır artık.
DİDİM (AYDIN) Yel Değirmenleri de var ancak Eski Apollon tapınağı fotoğraflarında da görülen Didim Tapınak bölgesindeki yel değirmeni kazı çalışmaları nedeni ile yıktırılmıştır. Bu tür değerler kaybolmadan kıymetini bilmemiz lazım. Yalıkavak Belediyesi bu değirmenlerden hiç olmazsa birini restore edip müzeye çevirmiştir. Teşekkürler.
MARMARİS (MUĞLA) yolundan Datça'ya girerken, yolun kenarında altı tane yel değirmeni var. Bir süre önce restore edildiği için bahçesi restoran olarak kullanılan yel değirmenleri, bugün hala rüzgar enerjisiyle kullanılır durumda. Bu yel değirmenleri Bodrum'dakilerden farklı. Taş yapı, geniş ve yüksek gövdeli değirmenler. En baştaki ve ondan sonraki iki değirmen bakımlı, gayet iyi durumda ve çarkları tamam. Diğerlerinin çarkları ve çatıları maalesef zaman direnemeyerek yok olmuş.
YALIKAVAK (BODRUM) ' ta yer alan 1850'li yıllara ait yel değirmeni de restore edilip kullanılanlardan. Restorasyondan sonra buğday öğütülerek elde edilen undan yapılan ekmek de burada kurulan tesiste ziyaretçilere sunuluyor.
KIZLAN (DATÇA) yel değirmenleri baştan sona doğru arka arkaya 6 tanedir. Bu yel değirmenlerinin hepsinin kapıları güneye bakar. En öndeki değirmen kaymakamlık tarafından aslına uygun olarak restore edilip kiraya verilmiş, lokanta olarak hizmet veriyor.
GÖYNÜK (BOLU) sınırları içerisinde Çubuk Gölü'nün kenarında bulunan bu yel değirmenleri sanki yakın tarihe ait gibi durur. Ancak yanılmayalım, bu yel değirmenleri yakın zamanda burada çekilen bir dizi film için yapılmış bir plato. Fakat dizi seyirci tarafından tutulmayınca yayından kaldırılmış ve bu değirmenler terk edilmiş bir dizi setine ait. Onlardan birini mi sahiplensem acaba, o dizi filmin adını anımsayamadım ama oynayan bölümlerini ben merakla beklerdim, yazık oldu.
İyi kalın, sağlıcakla kalın bir de hayata karşı sivri köşelerinizi törpülersiniz belki azıcık da olsa, ne dersiniz?
Yazarın Diğer Yazıları
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2015 Bursa Bakış
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.