MUŞMULAYA DAİR...
Suna TEPE
25 Aralık 2017 Pazartesi 16:40
Merhaba,
Çocukluğumdan beri öyle çok kolay ulaşılan, düzgün şekilli, parlak renkli elma, armut, portakal, üzüm... vb gibi meyveleri değil de, daha çok yaban olan, dağda-kırda-bayırda emek vermeden yetiştirilebilen, hattâ kendi yetişen haylaz (mecâzî “hınzır” yerine kullandım, onun başka anlamları da var) , asî meyveleri severim. Nedendir bilmiyorum ama bunun son zamanlarda bilmeden bir faydası olduğunu keşfettim ve çok iyi etmişim diye düşünüyorum.
Yabani olanı alıp üretseler de genetiğini değiştirme gereği duymuyorlar, zira öyle çok talep edildiği yok, iyi ki de öyle. Ne zaman çıkarsa o zaman bulunup yeniyor, her mevsim olacak diye bir dertleri de yok kimsenin. Güzel meyvelerim benim; muşmula-iğde-taflan-böğürtlen-ahududu-hurma-kuşburnu-ahlat-alıç... Bugün sadece muşmuladan söz edelim mi?. Alıçlar, böğürtlenler... bitti.
Çocukken “en çok ben yiyeceğim” diye herkesle kavga ettiğim bir meyve o, ne tuhaftır ki, iki oğlum ve büyümelerine tanıklık ettiğim tüm çocuklar ve gençler onu görünce kaşlarını indirip gözlerini kısarak en içten duygularını sunarlardı ona, hep öyle oldu. Hiç biri benim kadar sevmedi, hiç sevmediler hattâ, ne çok üzülürüm. Neyse, varsın kusurları bu olsun.
Muşmula-Döngel-Beşbıyık... Bu isimlerin üçünü birden öğrendim ben, dedemden. Ondan çok şey öğrendim, anneanneme göre çok gereksiz ve saçmaydı bize öğrettikleri ama hiç sanmıyorum. Bak üçünü de anımsıyorum, hem de dedemi anarak. Daha ne olsun, yaşamaksa , böylece yaşıyor işte, onlarca yıl sonra. Dedem olmasaydı atın ve köpeğin yüzebildiğini ama eşek ve kedinin yüzemediğini de öğrenemezdim mesela... Eminim bir tebessüm oluştu yüzünüzde.
“Gülgiller”den olan ve meyvesinin üstünde kalan çanak yaprakların beş tane oluşundan “beşbıyık” adı da olan “döngel” (töngel) yabani meyvesine “muşmula” da denir de bu isimler nereden gelir , inanın o kadar bakındım, bulamadım, üzgünüm.
Muşmula; erik, kiraz ve şeftali gibi gülgiller (Rosaceae) familyasında yer alan bir meyve ağacıdır. Anayurdu Avrupa ve Batı Asya olan bu ağaç (Mespilus germanica) Türkiye' de özellikle Marmara ve Kuzey Anadolu Dağları'nda yabani olarak yetişir. Aslında iki çeşidi var, “kara döngel” ve “akdöngel” , ama bizim daha çok bildiğimiz akdöngel, diğeri yenmez ya da turşuluktur. Kasım ve Aralık ayında çıkar ve çabucak da zamanı geçer. Alınıp o sert haliyle yenmez, acı ve buruktur. Bekletilip yumuşatılır. İlk bakışta çürümüş gibi görünse de meyveler ancak bu haliyle yenebilir. İçlerindeki çekirdeklerden yeniden üretiliyor artık zirai olarak da. Onun bu çürümüş gibi görünen haliyle ilgili bir anım var. Bir arkadaş anlattığına göre oğlunu “muşmulam” diye seviyormuş. Çocuk da mesut-mutlu dolanırken bir kış günü annesi muşmuşayı alıp eve gelince onlara bakıp yüzünü buruşturup sorar -“anne bu ne?, annesi de –“muşmula yavrum” deyince çocuk dehşet ve kırgınlıkla bir çığlık atar -“anneeeee, sen ne zamandır beni bu çirkin şeye mi benzetiyorsun!!!” Anlattı ve hepimiz çok güldük ... Sanırım arkadaşım da benim kadar çok seviyordu muşmulayı. Kulakları çınlasın.
Görünüşüne aldanmayın, öyle faydalı ki bu meyve. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Bağırsakların iyi çalışmasını sağlar. İncebağırsak iltihabı, ishal ve dizanteriyi giderir. Kan dolaşımını düzenler. Sinirleri güçlendirir. (Hepimize gerekli sanırım) Mide hastalıklarında da faydalı. Lumbago ve nikriste kullanılır. Yaprakları şeker hastalığına iyi geliyormuş, bunu da yeni öğrendim. Ana karnındaki ceninin düşmesini önler. Son yazdığım yararı inanılmaz... Bu konuda mevsimine denk gelirse bulunmaz fırsat, sentetik ilaç yerine. Eh, daha ne olsun, hadi hangi gün Pazar varsa gidin pazara, bitmeden bulun bir döngel tezgahı, alın bol bol... Bazı marketler de getiriyor ama pek rağbet edilmediği için ya bir kez denk gelirsiniz ya da iki. Ötesi yoktur. O da ancak bilen-seven-meraklısına. Özellikle arar bulurum, olabildiği kadar yerim. Sevenleri bilir de yeni seveceklere bir tüyo, buzdolabında bir süre suda da saklanabilir. Bunca güzel ve faydalı bir meyveye benzetilince neden kızar insanlar? Onu da hiç anlamam... Oysa erkendoğanlar ve yaşanmışlık izi taşıyacak kadar yaşayanlar evet, tam da ona benzerler, ne güzel...
Her sevdiğim garip meyvenin mitolojide ya da mistik-tarihsel alanda bir karşılığı var ne hikmetse. Belki de şunu demek gerek, insan, dokunduğu her şeye belli bir misyon yüklemiş, evet sanırım böylesi en doğrusu... Yaban meyveler de insanlar para hırsıyla, -sözde- güzelleştirmek adına yapısını bozmaya yeltenmediği müddetçe baştacımız olmaya devam edecekler, sevenleri için elbette...
Adının kökenini ararken buna rastladım:
“HİTİT BÜYÜ METİNLERİNDE GEÇEN BAZI OTSU BİTKİLER,
AĞAÇ TÜRLERİ VE AHŞAP NESNELER” adlı çalışmadan alıntıladım.
“HAŠHUR.KUR.RA (Kayısı Ağacı, Armeniaca vulgaris111): CTH 398112 (Rs.III)
de geçen kelime Cristel Rüster-Erich Neu113 da “kayısı ağacı” olarak geçmektedir. Ahmet
Ünal114 ise kelimeyi “kayısı (ağacı)?, elma?, muşmula?, acı elma?, ayva” olarak tercüme
etmiştir115”- (Academıc Journal of History and Idea/Volume:2/Number:6/August /2015) sayfa-42
İYİ KALIN, SAĞLIKLI KALIN...MUŞMULA ZAMANI DA GEÇİYOR , DEMEDİ DEMEYİN SONRA.
TIPKI YENİ BİR YILA KOŞARADIM GİTMEMİZ GİBİ, İYİ YILLAR OLSUN... SEVGİYLE CANLAR.
Yazarın Diğer Yazıları
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2015 Bursa Bakış
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.