TEĞET YAZILAR-6
Suna TEPE
05 Haziran 2017 Pazartesi 13:10
Bugün biraz eskilerden söz etmek istiyorum yine. Bildik bazı şeylerin nasıl ortaya çıktığına, parfüm, topuklu ayakkabı ve ALO dersek...
PARFÜM...Latince, kokulu duman anlamına gelen “perfumum” kelimesi, bilinen adıyla “parfüm”ün tarihi çok eski aslında.. .Yine Mısır diyoruz, günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce, Mısırlılar güneş tanrıları Râ için güneşin doğuşundan batışına dek kokulu otlar yakarlardı. Ölülerini de kokulu yağlar kullanarak mumyalar, mezarlarına parfüm şişeleri ve kokulu kremler koyarlardı. Nitekim, yapılan kazılarda Mısır Firavunu Tutankhamon’un mezarından parfüm şişeleri ve krem vazoları çıkarıldı. Mısırlılar günlük hayatlarında da bal, şarap, pirinç, mersin çiçeği, safran, katırtırnağı ve ardıç özlerinden oluşan bir karışım olan Kyphi kullanırdı. Kraliçe Nefertiti yasemin banyosu yapar, banyodan sonra vücuduna sandal ağacı, amber ve ender rastlanan çiçek özleri sürerdi. Hindistan da kokularla oldukça uğraşmıştır. Çağdaş niteliklere sahip ve bilinen ilk parfüm 1370 yılında yapıldı ve güzelliğiyle ünlü Macar kraliçesine atfedildi. “Macar Suyu”. 16. yüzyılda cam sanatının ilerlemesiyle birlikte parfümün gelişme süreci de hızlandı. O yıllarda parfümün en çok üretilip tüketildiği ülke Fransa idi. Fakat parfümün vücuda sürülmesinin hastalıklara neden olacağı düşünülür, parfüm sadece pis kokuları maskelemek için kullanılırdı. Bu nedenle giysiler, eldivenler, mendiller, hatta mücevherler bile parfümlenirdi. O zamanlarda yıkanmanın asaleti bozduğu gibi bir fikir de olduğundan (bu yüzden kirli saçlarını örtmek için o meşhur perukları icat etmişlerdir) kokmamak için parfüme çok önem verilmiştir. Sonraki yüzyıllarda Fransa’da gelişti parfümler. Grasse bölgesi bu işin kalbi oldu. Günümüzde ise parfümler artık tam bir sektör ve kişisel imzadır. Muhteşem şişeleriyle artık adeta birer sanat eseri ve vücut kokularını bastırmak için değil, kişiliklerin altını çizmek için kullanılıyorlar...
Eğer güzel bir kitap okumak isteyeniniz varsa bir kaç on yıl önce okuduğum bir kitabı söyleyeyim, parfüm demişken. *“PARFÜMÜN DANSI”-Tom Robbins, çok keyifle okunur bir kitaptı.
“Zevk tanrısı Pan’la onun en yakın arkadaşları olan kendi kendinin kralı Alobar ve Kamasutrayı tüm incelikleriyle bilen koku bilgesi Kudra’nın hikâyesi.”
***
AH O TOPUKLAR! Yüksek topuklu ayakkabıların şıklık amacıyla kullanıldığı ilk tarih 1533 olarak kayıtlara geçmiştir. Bu ayakkabının yaratıcısı Leonardo da Vinci'dir. Floransa'nın ünlü ailelerinden olan Medicilerin kızı Cetherine de Medici bir dük ile evlenecektir. Ufak tefek bir kızdır fakat tören oldukça görkemli olacaktır. Vinci’nin yaptığı ayakkabı çok etkili olur ve sonrasında kadınlar hemen taklit etmeye başlarlar. Sonraları, topuklu ayakkabı bir statü göstergesi olur. Zira işçi sınıfı kullanışsız ve pahalı olarak niteledikleri ayakkabıyı alacak güçte değildir. Topuklu ayakkabıyla ilgili birçok belge olsa da, tarihi o kadar da net değil. Örneğin, Mısırlı kasaplar yerdeki kandan ayaklarını korumak için, Moğol atlıları da üzengilerini daha iyi kavrayabilmek gibi fonksiyonel sebepler için eklemişler ayakkabılarına topukları. Biraz çirkin bir örnektir ama, Avrupada Fransız ve İngiliz asilzadelerini, b.klarından uzak tutmak için kullanılmıştır. Romantikliğiyle ün salmış Fransızların kıçını Ren’e dönüp ihtiyaç giderdiğini düşünemeyiz bile. Ama öyleydi. İngiliz centilmenleri ise lazımlıklarını pencerelerden aşağıya boca ederlerdi. Günümüze gelirsek; topuklu ayakkabı biz kadınların vazgeçilmez şıklık ve zerafet aksesuarıdır. ..Hele de Stilettolar asla terkedemeyeceğimiz bir aşktır . Onunla yaşamak ne kadar zor ve acı verir olsa da. Meraklısı için bir link, daha fazlası ve görseller orada...
https://www.youtube.com/watch?v=1ZKech9NYV4
***
ALO ile ilgili bir kaç satır yazayım. Telefonda her gün kim bilir kaç kez kullandığımız ALO sözcüğü, gerçekte bir sevgilinin adının "kısaltılmış" biçimidir. "Alessandra Lolita Oswaldo" . Bu kız, telefonu icat eden Graham Bell’in sevgilisiydi. Graham Bell, telefonu icad edince, ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde, telefonu çalınca, arayanın ondan başkası olamayacağını bildiğinden; Bell, telefonu açar açmaz "Alessandra Lolita Oswaldo" diyordu. Sonra onu "Ale Lol Os" diye kısalttı. Çalışmaları uzadıkça, Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve bu kısa ad "ALO" oldu. Ama kızcağız, sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Bell’i terk etti. Yaşlı Bell, sevgilisinin kendisini bir gün arayacağı umuduyla telefonun başından ayrılmadı. Kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Bell’i artık başka kişiler de arıyordu. Fakat o, telefonun her çalışında, kendisini sevgilisinin aradığını sanarak telefonunu ALO diyerek açıyor ve herkese artık ALO diyordu. (Bell’in eşi dört yaşında sağır olduğu için hiç telefon kullanmamıştır, ne tuhaf. Bell ise sevgilisinden telefon beklerken telefon başında ölmüştür. )
Bugün tümümüzün kullandığı ALO sözcüğü işte o günlerden uzanmaktadır günümüze...Bin teşekkür o kıza ve sevgilisine, telefon için. Artık telefonu arayanı biliyoruz tabii, arayan hep istediğiniz olsun...Ben telefonu ALO diye açanlardan değilim , belki bu geçmişi öğrendiğimden beri dir, sanırım öyle. Zaten hep çok anlamsız bulurdum . Meğer anlamı varmış J
Sevgiyle-güzellikle-görüşmek üzere...İyi kalın.
Yazarın Diğer Yazıları
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2015 Bursa Bakış
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.