06 Kasım 2024
  • Bursa10°C
  • İstanbul10°C
  • Ankara3°C

BÖYLE OLMAYABİLİRDİ...

Ayşın Bengü Bitiş

11 Ocak 2018 Perşembe 17:42

Çocuklarımıza, özellikle erkek çocuklarımıza, iyiliği, şevkati, değer vermeyi öğretmeliyiz...
 
Dersi yapmadığı için ceza değil; odasını toplamadığı için, ceza değil; ekmek yerine tuz aldı diye ceza değil, ama insani değerleri kaybettiğini gördüğümüz anda, bunun tüm bunlardan daha önemli olduğunu ispatlamak adına, seviyesine uygun, öğretici cezalar olmalı. Ki çocuk, hayatındaki önem sırasını, değer sırasını, paylaşım sırasını, daha küçük yaşlardayken öğrenebilsin...
 
Gerçekten de hepimiz birkaç gün sonra, tüm bunları unutucaz..
 
Çünkü bu güzel annenin dediği gibi, başka acılar gelecek.
Bitmiyor... Bir türlü bitmek bilmiyor.
 
90'lı yılların sonunda, Amerikan filmlerinde izlediğimiz, her bir şiddet karesini, 2000'li yılların başından itibaren, çok ilginçtir ve üstünde düşünülmesi gereklidir, yaşar olduk.
 
Dolayısıyla kendi kültürümüzden uzaklaştıkça, kendi kişiliğimizden de uzaklaşmaya başlıyoruz. Dükkanını öyle, açık bırakıp, camiye giden, bakkalcı amcalarımız vardı benim çocukluğumda. Sonra mesela annem, biz tatile gideceksek, anahtarımızı komşumuza teslim ederdi. Hem çiçeklerimiz, hem evimiz, o komşunun vicdanıyla- gönlüyle hemhaldi... Biz küçükken, oyunlardan sadece oyun bozanları atardık... Birini itekleyen olursa ya da dışlayan, onu hem o oyundan, hem o mahalleden kovardık... Başrolde ben olduğum için, biraz dikkat çekerdim bu konularda. Ama onların yani çocukların da, kendince, bende eksik gördüğü, yönlerim vardı. Gidiciydik onlara göre biz. Bu sebeple bir memur çocuğu olarak, kendileri değil ama ailelerinin, beni yalnız yakaladıkları yerde, "bak biz yerlisiyiz, siz yarın öbürü gün gideceksiniz" diyen, o anda da, şu anda da beni gülümseten, (koca koca amcaların, koca koca teyzelerin) tehditlerini duyardık ara sıra.. Ama hepsi bu kadardı işte...
 
Hiç umursamazdık.
 
Bırakın tüm bunları ailemize söylemeyi, kendi aramızda dahi, bunun muhabbetini yapmazdık. Onların tontişliklerine, tontiş tontiş koca göbeklerine, söz bitmeden yanımda biten, yerli arkadaşlarımın; şimşek şimşek bakan, sert bakışları tepki olurdu her defasında... Güzel çocuklar vardı, bizim dünyamızda. Her duygu gibi; millileşirdi, bütünleşirdi sanki iyi hisler...Aksi olsa, nasıl bulurlardı ki, beni bir anda. Her şey, kalbin kalbe geçirdiği; o frekans sebebiyleydi bence... Ve biliyor musunuz o muzur çocuklar, eninde sonunda; neşenin, gülümsemenin, kardeşliğin, çokça bol olduğu, o ortama girmek için, iyi insan olmak zorunda kalırdı... Şimdi gördüklerimiz ise, yazıkki bambaşka.
 
Biz dayak yiyen kadınların, çocuk öldüren adamların, bebeklere tecavüz eden, ipsizlerin- sapsızların, hikayeleriyle büyümedik. Ama çocuklarımız, çok büyük bir şansızlık ki, bunlarla büyüyor... İnsan neyi en çok görürse o olur. Bu yüzden kalpleri katılaşıyor çocuklarımızın, insani değerleri azalıyor, duyguları köreliyor... O yüzden hepimiz, çokça gördüğümüz, Dilek Yardım ve onun hikayesine benzer acılar karşısında, sadece izleyici olabiliyoruz. Oysa, pek çok kadın, bu korkuyla, bu çaresizlikle mücadele ediyor, vatanımızda...
Bizim ülkemize yakışmayan, haller bunlar...
 
Bu millet ki, kadınına "hatun" um deyip, onu devlet yönetimde söz sahibi yapan, bir ata kültüründen geliyor. Yurt kuranlara, yurt yapanlara, eş olan, değer olan; kağanlar yetiştiren, liderler büyüten, bir olgudan geliyor.
 
Şimdi çıkarabildiklerimiz bunlarsa, hepimizin bir düşünmesi lazım...
 
İzlediğimiz filmlerden- programlardan, yetiştirdiğimiz çocuklara kadar, her şeyden sorumluyuz... Kocanın eşine, eşin kocasına, annenin evladına, evladın anneye; nezaketle sevgiyle baktığı, ortamlar- dünyalar inşa etmek zorundayız. Etrafımız inanılmaz yoğun, psikolojik baskılarla dolu ve herkes bir arayış içinde. Aklın bile insana yetmediği zamanlar oluyor. Ama vicdan, insansak eğer, mutlaka doğru yönü gösterecektir. Sadece yapmamız gereken, iyilikleri ve iyi insanları yüceltmek... Mücadele ettim, savaştım, çözüm bulmak için kapı kapı dolaştım, ama yalnızlastırıldım diyenleri değil, kötülüğü felsefe edinmiş insanları, çaresizliğe düşürmek...
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları