BAB-I AŞK
Ayşın Bengü Bitiş
01 Temmuz 2016 Cuma 22:29
Aşkı yorumluyor bir süredir herkes.
Belkide azaldığı içindir bunca çabanın adı.
Yani öyle diyorlar ya, hani bitmiş ya eski aşklar, özlemdir o zaman diyorum, bunca kafa yoruşların anlamı.
Kafiyeli cümleler kurdurduğuna göre, gerçekten de, anlam arıyoruzdur belki de aşkta.
Renk arıyoruz, düzen arıyoruz, hatta şekil arıyoruz galiba sevdada.
Oysa soluğun şekli olur mu?
Yahutta özlemin?
Ne bileyim ben, içimizin acımasının düzeni olur mu?
Ya da ara ara değil, bütünüyle sevmenin, kabul etmenin bir rengi?
Kurumsal bir sisteme sıkıştırdılar bizi.
Her şey için bir zaman koydular, her şey için bir kural...
Sevmek için yaş aradılar örneğin, evlenmek için yaş...
Sevmek için denklik aradılar, evlenmek için ise tarz...
Aileleri karıştırdılar işe, kültürleri konuştular gizlice, inançlar girdi araya, daha iyisini bulursun boşver dedirten ara katmalar, dedikodular bir de sonrasında...
Erkekler keza biraz daha şanşlıydı ülkede, kadınlar ise, hep sorgulandılar nedense....
Sevmenin boyunu, posunu hesapladılar, aşkın ömrünün üç yıl olduğu dile getiren araştırmalar yaptılar...
Kız şu yaşta evlenmezse evde kalır, erkek şu yaşı geçirirse kız bulamaz tarzında, dayatmalara başladılar...
Evlenmeyenlerde kusur, evlenenlerde ise, kıyaslamalara koyuldular.
Güvence arayışına girdi insanlar... Aşkı da güvenceyle eş değer tuttular.
Oysa aşk, tüm bunlardan çok daha özgür, dahası; o üç yıl saçmalığına inat, ölümsüz bir hayat anlayışının ismidir...
O yüzden ya mücadele ister, olduğu gibi kabul etmeyi öngörür. Bazen inatçı bir küskünlüğü, bazen ise, sessiz bir bekleyişi örgütler... Direniştir aşk... Giderse, eksikliğini hissettiğimiz duygunun adıdır, yaşamımızda yediğimiz ekmekten tutun, içtiğimiz suya kadar, tat alamama halini yorumlayışımızdır.
Gözlerinde kaybolduğumuz, o bilmese de duymasa da, söyleyemesekte, ömrümüze kattığımız, rüyalarımızda omzunda uyuduğumuz, gerçeğini gördüğümüzde ise, tavır yaptığımız, nedensiz-sebepsiz her şeyimizi ona anlatırken kendimizi buluverdiğmiz yaşamın adıdır aşk.
Kıskandığımızda , inatla belli etmediğimiz, bazen ise, kendimizi kaybedip, başka bir şeyi bahane edip, tepki koyuverdiğmiz,
Direkten seni seviyorum demek varken, gurur yapıp söyleyemediğimiz, tepki almaktan çekinip, onun yerine;
“Kendine iyi bak… İyi misin? Başkasına yazacaktım da, sana gelmiş mesaj” diyip, saçma sapan delilikler üstlendiğimiz, duygunun mayasıdır aşk...
Ama her şey gibi o da yorulur... Ve gururludur. O yüzden, karşılıklı diri tutulursa ayakta kalır.
Eskilerin özlemi değil aradığımız aslında, yenilere sahip çıkamadığımızdan kusurumuz...
Saçma sapan gururumuzdan bütün bu kaybedişlerimiz. Ya başkası varsa hayatında endişesinden yitirdiklerimiz.
Başkası olsa bize ne ki? Bizim duygumuzun adı değil midir aşk? İlla karşılığı mı olmalıdır bir duygunun? Karşılığı olursa, elbette ölümsüzlüğe gider de , ama olmasa da neyi kaybeder ki bir insan?
Diyelim ki, alay edildik, sevgimiz hor görülüp, çevre dillerde söylentilere kurban verildik... Böyle bir kurban edilişlik, böyle güzel bir duyguya değmez mi ki?
Ölmeye geldiğimiz şu evrende, ruhumuzda pek çok gel-git yaşıyoruz. Başkaları için bir ömür, kendimiz için ise, bize biçilen rolleri üstleniyoruz.
Der ki ünlü bir yazar : “aşk en güzel bir erkeğe yakışır. Aşık olunma hali ise en güzel kadına...Erkek der söylemelidir aşkını, kadın ise, seviyorsa tatlı tatlı kızarmalı.... Erkek der söylemelidr aşkını, kadın istiyorsa fazla naz yapmamalı.... Diyelim ki yaptı, yine de erkek seviyorsa bırakmamalı.”
Direnmektir aşk...
Ama korkuyoruz, korkutuluyoruz, dünyanın en güzel duygusunu dahi, yanlış anlaşılacam ya da kaybedicem endişesi yüzünden, saçma sapan, kurallara bağlıyoruz.
80’inde bir dede, eşinin saçını tararken, şöyle demiş çevresindekilere, seni seviyorum diyemediğim için, ben o küçük kızı seviyorum dedim, yıllarca karıma... Bugün seni seviyorum diyebiliyorum ama , bu kez de o duymuyor arızalı kulaklarla. O yüzden hergün saçını tarıyorum karımın ve hergün bir mektup okuyorum ona...Duymasa da, gözlerinden akan yaşla beni anladığını bilmenin mutluluğu yaşıyorum aslında “demiş.
İşte böyle bir şeydir aşk...Araştırmalara yenik düşürülmeyecek kadar özgün, kurumsal düzene sığdırılmayacak kadar özel, geç kalmalara değmeyecek kadar derin bir duygunun adıdır, yaşanan....
Yazarın Diğer Yazıları
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2015 Bursa Bakış
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.