29 Kasım 2024
  • Bursa10°C
  • İstanbul9°C
  • Ankara2°C

'HİÇ BİR ŞEY ANNE VE BABANIN VERDİĞİ SEVGİYİ ÇOCUĞA VEREMEZ'

Antalya Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Psikolojik Danışman Nevzat Özer (sağda) ile sosyolog Abide Tutum (solda) Ali Bey Hotels & Resorts personeline çocuk istismarı konusunda bilgilendirme yaptı. Kaynak:Ali Bey Otel)

'Hiç bir şey anne ve babanın verdiği sevgiyi çocuğa veremez'

 Anne babalığın emekliliği ve istifa etmek gibi bir durumunun olmadığını belirten psikolog Nevzat Özer, "Günümüzde çok meşgul bir hayat sürdürdüğümüz için çocuklarımıza yeterli vakit ayıramıyoruz. Ayıramadığımız için çocuk anne ve babadan alacağı sevgiyi ekranlardan alıyor. Hiç bir şey anne ve babanın verdiği sevgiyi çocuğa veremez" dedi.

Antalya'nın Manavgat ilçesinde Ali Bey Hotels çalışanlarına çocuk istismarcılığı hakkında eğitim semineri verildi. Antalya Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Psikolojik Danışman Nevzat Özer ile sosyolog Abide Tutum Ali Bey Hotels & Resorts zincir grubundaki 100 kişilik otel personeli ve yöneticilerine çocuk eğitimi ve çocuk istismarı konularında eğitim semineri verdi.

Psikolojik danışman Nevzat Özer, personele ve çalışanlara 21. yüzyılda anne ve baba olmak, çocuk ve gençler nasıl bir anne ve baba ister, çocuk cinayetleri ve günümüzün çocuğunu ve gencini anlama yolları bilgilendirme yaptı. Sosyolog Abide Tutum da otel çalışanlarına çocuklarda cinsel istismar konusunda bilgilendirdi.

Anne ve baba olduktan sonra geri dönüşünün, istifasının ya da emekliliğinin ne yazık ki olmadığını ifade eden psikolog Özer, 21. yüzyılda insan yetiştirmenin daha zor olduğunun altını çizdi.

'MEŞGULİYET ÇAĞINDAYIZ ÇOCUKLARIMIZA VAKİT AYIRMIYORUZ'

Toza toprağa bulanmayan, ninnisiz, dedesiz ve ninesiz büyüyen yüzyılımızın çocuklarını nasıl anlaşılacağı, onlara nasıl anne ve babalık yapacağının iyi sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Özer, "Nicedir suskun bu çocuklar. Ana ve babaların yerine ninni söyleyen oyuncaklar var. Duygusuz, hissiz, kalbi olmayan oyuncaklar. Modern yaklaşım bize “ilişkinin değil işin öncelikli” olduğunu söylüyor. Sürekli meşgul anne ve babalarımız. Meşguliyet ve hız asrındayız adeta. Onların başına bu kadar sıkıntıları biz getirmişken, bu gencecik yaralı ve hasarlı gönülleri nasıl tamir edeceğiz? Unutmayalım ki, yüzyılımızın çocuğu bir önceki nesilden daha kaygılı ve daha rekabetçi." diye konuştu.

Günümüz çocuklarının tehlikelerinden birininde ekran olduğunu vurgulayan Özer, "Günümüz çocuğu canlı yayınlarda bir milyona yakın insanın öldüğünü gördü. Bugün, çocuklarımızla aramız açılıyorsa, modernite adına onların özel yaşamlarına girmekte zorlanıyorsak, teknolojik cihazlar çocuklarımızı ve gençlerimizi emziriyor ve avutuluyorsa, elektronik bakıcılar devreye girmişse, tahammül sınırımız alarm veriyorsa, merhameti direğin tepesinden indirmeye başlamışsak; işte burada durun ve gözlerinizi kapatın. İki dakika düşünün. Oğlunuzu, eşinizi kızınızı alın karşınıza. İlişkilerinizi tekrardan gözden geçirin, bakıma ve tamire alın. Asla geç kalmadık, şimdi, son sığınak ve güçlü bir kale olan aileyi, ana ve babalığı yüceltmek zorundayız." ifadesinde bulundu.

CİNSEL İSTİSMARI BİLDİRMEMEK BİR SUÇTUR

Sosyolog Abide Tutum da yaptığı konuşmada, cinsel istismarı bildirmemenin de bir suç olduğunu söyledi. İstismarın en önemli tanımlarından birisinin çocuğa dokunarak ya da gerçekleştirerek yapılanı olduğunu belirten Tutum, diğerinin de çocuğu utandıracak davranışlarla ve onun rahatsız olacağı resimleri göstererek yapılması olduğunu kaydetti.

Çocuğun, bir erişkin tarafından cinsel gereksinim ya da isteklerinin doyumu için cinsel nesne olarak kullanılması ya da kullanılmasına göz yumulması bir suç olduğunun altını çizen Tutum, "Toplumu derinden yaralayan bu suç önlenebilecek iken önlenmesine yardımcı olmamak ta suç teşkil etmektedir. Bir çocuk cinsel istismara maruz kaldığında uzun vadede; suçluluk duygusu, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kendine zarar verme ve intihar düşüncesi, kişilik bozukluğu, alkol ve uyuşturucu kullanımında artış, eğitim ve öğretimde başarısızlık gibi genel sonuçlara maruz kalır. Kısa vadede görülen etkileri ise; hafıza kaybı, uyurgezerlik, kaygı ve uyku bozuklukları, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, yatak ıslatma, kabuslar ve fobiler, bedensel yakınmalar, korku ve güven eksikliği ortaya çıkar. Alkol ya da madde bağımlılığı olan kişiler, ruhsal ya da fiziksel hastalığı olan, cinsel sorunları olan, anne-babanın çok genç olduğu, ebeveynlerden çocukluk dönemlerinde istismar öyküsü bulunanlar, baskın ve koşulsuz söz tutma isteyen anne-baba modelinin ve rol çatışmalarının görüldüğü aile modelleri istismara yatkınlık görülen ailelerdir." şeklinde konuştu.

İstismara uğramış çocuğun ilk durumunu söylediğinde ilk tepkinin önemli olduğunu vurgulayan Tutum, çocuğu anlatmaktan panikletmemek ve anlatmaktan caydırmamak için sakin, rahat olunması, abartılı tepkiler, mimikler ortaya koymamak ve çocuğa sevgiyle de olsa kesinlikle dokunulmaması gerektiğini ifade etti. Tutum, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Diğer kişilerle bunu paylaşmamak için çocuğa teminat vermek, ancak bunun aranızda bir sır olarak kalamayacağını bilecek kadar da bilgilendirmek gerekiyor. Sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi ne olursa olsun istismar ailelerde ve aile yakınlarında da gözlenebiliyor. Çocuklarımızı istismardan korumak adına başına gelmeden önlemler alarak neler yapabileceğimiz çok önemlidir. Öncelikle çocuklarımızı yabancılar konusunda eğitmeliyiz. Yabancı birinin verdiği hediyeyi türü ne olursa olsun kabul etmemesi ya da kimlerden hediye kabul edebileceğini öğretmeli ve yabancılarda gelen yardım konusunda çocuklarımızı bilgilendirmeliyiz. Bunu çocuğumuz ve ailemizle geçireceğimiz etkin birliktelikte yapacağımız sohbetlerle önleyici tedbir almak adına bilinçlendirmeliyiz. Tanıdık birisi olsa bile eve yalnızken kimlerin alınıp alınamayacağı, nereye giderlerse gitsinler gittikleri yeri size söylemeleri konusunda eğitilmeli, arkadaşları ve onların ailelerini mutlaka tanımamız gerektiğini unutmayalım. Çocuklarımıza kaybolma eğitimi verilmeli ve neler yapması gerektiği öğretilmeli, anne-babanın ve en yakınların telefonu mutlaka ezberletilmeli, en azından başına bir şey geldiğinde 155 Polis veya 156 Jandarma hattını araması gerektiğini çocuklarımıza mutlaka öğretmeliyiz. En önemlisi de herhangi bir olay olmadan önleyici anlamda ailesi ile sevgi dolu birlikte zaman geçiren çocuklarımız en güvenli yerin aile yanı olduğunu bilir ve ona göre davranır. Çocuğumuza davranışlarımızla ona güvendiğimizi ve kişiliği ile değerli olduğunu göstermeli ve öğretmeliyiz."

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşam