01 Mayıs 2024
  • Bursa16°C
  • İstanbul14°C
  • Ankara15°C

MÜDÜRE VURDUM TEKMEYİ GİTTİ!

Murat Sarıçam

06 Mart 2017 Pazartesi 14:03

Fabrikam vardı benim, tabi ki dişe dokunur bir birikimim de...
Fabrika arsası 100 dönüm içerisinde 15 dönüm kapalı alanda faaliyet gösteriyordu.
Bir rehavet aldı beni, aynen şöyle düşünüyordum "Bana birşey olmaz!"
İşçilerin maaşları günü gününe ödüyorduk, borcumuz yoktu. Rusya ve Avrupa ülkelerine ihracat yapıyor, çok sağlam bayilerle çalışıyorduk. Ayrıca bayilerimizle sağlam ticari dostluklar kurmuştu...
 
O sıralar fabrikaya yeni müdür almıştım.
Adam dürüst görünüyordu, garibandı aslında...
 
Ne evi, ne arabası vardı. Dürüstlük düsturunu da dilinden düşünmüyordu. Üç çocuk babası eşi ile birlikte hayat mücadelesi veriyordu.
Ağzı laf da yapıyordu, eh bir de Müslüman, adaleti ağzından düşmüyor, inançlı biriymiş gibi davranıyordu.
 
Güvenmiştim, anlayacağınız.
 
Hep hayalim vardı, dünya turuna çıkmak istiyordum.Tam da sırasıydı.
Malum işler yolunda,kasa dolu, eh bir de güvenilir müdür bulmuştum!
 
Düşündüğümü de yaptım, 1 senelik dünya turu programı yaptım gemi ile.
İlk işim müdürü çağırıp gideceğim için, ona gerekli yetkileri vermek oldu.
Verdim de...
Telefonumu değiştirdim, sadece ona verdim numarayı, rahatsız edilmek istemiyordum.
Uğurladı beni sağolsun...
Keyfimin yanında bir de başarılı olmamın verdiği gurur vardı limandan ayrılırken..
Hayalim gerçek olmuştu, bir sene boyunca her yere gittim.
Tabi ki arada,görüşüyorduk, bilgi alıyordum.
Yolunda görünüyordu herşey,yeni makinalar almıştı, hatta çalışmaktan vakit bulamadığım fabrikanın çevre düzenlemesine bile el atmıştı, etraf pırıl pırıl gözüküyordu gönderdiği fotoğraflarda.
Cari raporlar da bir iyiydi ki sormayın..
Sayılı gün çabuk geçti, yanaştık güzel ülkemin limanına...
 
Benim müdür karşıladı beni, hem de limuzin ile...
Giyimi ve kolundaki pahalı saat dikkatimi çekse de,
"Bu araba nereden çıktı?" dediğimde "Efendim işler çok iyi, rakip firmalar bizi birazcık kıskansın diye aldık, prestij meselesi" dedi...
 
İçimden "Ulan araba ile prestij mi olur, prestij ürettiğin ile çalıştığın ile olur" diye geçirsem de, sesimi çıkarmadım, ama içime kötü şeyler doğmaya başlamıştı.
 
Direkt fabrikaya geçtik, girerken fabrikaya bir baktım, çevre düzenlemesi muhteşemdi...
Bahçedeki helikopter pisti ve helikopter dikkatimi çekti.
 
"Bu da mı bizim?" dedim, gözlerim açıldı!
 
"Efendim tabi ki bizim artık dünya markası olma yolundayız, mesafeleri kısaltmak, prestijli olmamız lazım"
İndik, bir baktım ki araziye bir kaç fabrika binası yapılmış, "Bunlar ne?" dedim.
 
"Efendim, yan fabrika Fatih Beylere arsayı kiraladık"
 
"Yahu müdür onlar bizim rakip, senelerce kuyumuzu kazdılar piyasada, nasıl verirsin?" dedim, cevabı "Efendim ben de pişman oldum ama baştan iyi niyetli zannettim, namaz ertesi sohbet ederken beni kandırdılar, saflığımdan yararlandılar, Üzülerek söyleyeyim ki çok da cüzi bir rakama verdik kiraya"
 
"Ulan" dedim kaldım, sırtımdan soğuk terler boşanıyordu ama daha neler olduğunu öğrenmem için susmam gerekiyordu...
 
Fabrikanın işletme bölümünü gezerken, hangi işçiye baksam,selam versem, kafasını çeviriyordu.
Oysa ki çalışanlar ile hep abi-kardeş ilişkisindeydik, sever sayardık birbirimizi, dayanamadım çağırdım ustabaşını "Nedir bu tavrınız ustam?" diye sordum.
 
Cevabı alınca şok oldum! "Beyim iki senedir maaşlarımıza zam yok, onu da geçtim artık yemeklerde sadece makarna veriliyor"
Araya girdi bizim Müdür "Efendim malum tasarruf önlemleri almak zorundaydık"
Patladım en sonunda
" Yahu senin kafan çalışmıyor mu müdür? Limuzin, helikopter alacağına bu insanların hakkını ödeseydin ya!" diye bağırdım.
 
Yönetim katındaki odama doğru yöneldik ki, "Benim odama geçelim isterseniz" dedi girdik odasına, içeriyi görünce kalbim sıkıştı!
 
Pahalı mobilyalar, varaklı koltuklar...
IMF başkanının makamı bile öyle olamaz, yutkundum oturdum benim iki katım kadar varaklı koltuğa.
 
"Bana muhasebe müdürünü çağırın" dedim geldi, ama üst kadro da değişmişti.
İçeri giren bizim müdürün damadı idi, oydu muhasebe müdürü artık.
Hesaplara şöyle kabaca baktığımda ihracatımızın dibe vurduğunu gördüm, en büyük pazarımız Rusya'da ve Almanya'daki bayilerimiz ile kanlı bıçaklı olmuştuk çünkü...
 
"Cariler düşük, makina yatırımı yaptık diye mi?" sordum.
 
İrkildim cevap ile " Makinalara biz borçlandık, fasonculara verdik, iş garantisi bizden,zarar edersek zarar bizim, kar ederlerse kar onların. Ama gıcır gıcır hepsi, diğer fabrika sahipleri işletmeyi gezince kıskançlıktan çatlayacaklar"
 
Onları bilmem ama ben çatlamak üzereydim, bu kadar da saflık olmazdı, resmen fasonculardan madik yemiştik.
Sebeplerini sorduğumda, bizim müdür asistanından sebepleri içeren raporu getirdi.
 
Asistanı görünce raporu falan unuttum, bizim müdürün öz kızıydı.
Derhal kadroya el atmalıyım diye düşünüp insan kaynakları müdürünü çağırttım, kim çıktı beğenirsiniz?
Bizim düşman rakibimiz yan fabrikanın sahibi Fatih'in bir numaralı adamı...
 
Tüm yönetim kadrosu Fatih'in eski adamları ile dolmuştu..
Bizden aldıkları bilgileri,rakibimize uçurmaları işten bile değildi.
 
Çıldırmak üzereyken, düşünmek için "eve gidiyorum" deyip arabayı çağırttım...
 
Eve geldim, telefonum çaldı, arayan müdürdü " Efendim, yurda yeni döndünüz, özlemişsinizdir Türk yemeklerini akşama eve yemeğe bekliyoruz, hem benim küçük oğlan Bülent'de teknesi ile bugün geliyor, o da katılacak" dedi.
 
"Geleceğim" derken bir taraftan da düşünüyordum, bu oğlan daha bir sene evvel akbil ile okula gidiyordu nasıl oldu da "kendi teknesi" oldu?
 
Bu yemeği fırsata çevirmeli ve 93 yıllık dedemden kalan bu fabrikayı bu müdürden işine son verip kurtarmam lazımdı..
Bunu çocuğuma borçluydum.
 
Arabayı çağırdım, şoföre "müdürün evine gidiyoruz" dedim, ama evine gitmiyorduk.
"Nereye?" dediğimde, "Taşındı bizim müdür" dedi..
Boğaz manzaralı, lüks bir villaya geldik, bizim müdür 3+1 evden koca bir malikaneye taşınmıştı bir senede.
 
Oturduk masaya, masa dediğime bakmayın, bildiğiniz padişah sofrası idi.
Yok yoktu masada, bardaklar bile altın kaplamaydı.
 
Daha fazla çıldırmadan konuya girdim..
"Müdür, tam bir hayal kırıklığısın benim için, fabrikanın durumu felaket" diye lafa girmiştim ki, tüm pişkinliği ile bana "Efendim, bana tam yetki verin fabrikayı daha da iyi duruma getireyim, bakın artık fabrikamızın, bahçesi güzel, limuzinimiz, helikopterimiz var, makinalar gıcır gıcır, diğer rakiplerimiz bizi kıskanıyor..." diye devam ederken patladım ve masaya elimi vurdum!
 
" #Hayır müdür, sana yetki verdim, işçi aç,mutsuz, fabrikada ar-ge sıfır, tüm bayilerimizle kavgalıyız, rakip firmaların adamları fabrikada cirit atıyor.
Sana bırakırsam fabrika yıkılır gider, kesinlikle #hayır "
 
Son verdim işine, bir sene geçti üzerinden..
Elbette ki çok yara almıştı fabrika ama düzeliyor yavaş yavaş..
Yeni bir müdür aldım, yetkileri eskisi gibi değil onun, denetliyorum devamlı.
 
Çünkü denetlemezsen her insanoğlu aynı şeyleri yapabilir.
 
BEŞER ŞAŞAR lafı doğrudur..
 
Müdürü merak MI ettiniz?
 
Müdür şok oldu onu kovduğum için, dediği laf ise kibrinin şifresiydi " Ben gidersem bu fabrika biter"
 
Güldüm bu lafına, sanki 93 senedir sen tutuyorsun bu fabrikayı ayakta, bu ne taşmış bir özgüven...
 
Dedem öyle bir fabrika kurmuş ki temelleri sağlam, biz o temelleri koruduğumuz sürece art niyetlilerden.. Bu memlekette o kadar çok yetenekli müdür var ki, yeter ki fırsat verilsin...
 
Çıkarttığım ders ise bu kadar yanlışlıktan sonra böylelerine #hayır demek...
 
Şimdilerde ne yapıyor bilmiyorum, hele şu fabrika ayarlarını bir halledelim de, hesap verecektir yargı huzurunda.
 
Aman benim gibi gaflete düşüp, böyle kişilere işletmenizi teslim etmeyin!
 
Sizin olandan da sakın ola vazgeçmeyin, sonuna kadar sahip çıkın...
 
Herkese #hayır lı işler nasip olsun...
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

    Yazarın Diğer Yazıları