25 Kasım 2024
  • Bursa2°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara-1°C

KENDİNE DAVRANILMASINI İSTEDİĞİN GİBİ DAVRAN

İşin daha da acı tarafı tablo küresel olarak da ülkemiz adına da pek iç açıcı değil.

Kendine Davranılmasını İstediğin Gibi Davran

30 Kasım 2017 Perşembe 10:25

Ülkenin önde gelen bankalarında üst düzey yönetici olarak görev alan ve finans sektöründe ulusal boyutta birçok önemli proje ve ürünün hayata geçirilmesini sağlayarak aldığı ödüllerle bu başarılarını tescilleyen yazar Emrah Yolaç, artık kariyerine "Emrah Yolaç Eğitim Danışmanlık Executive Coaching" markası altında verdiği danışmanlık, eğitim ve koçluk hizmetleri ile devam ediyor.

Sola Unitas Coach Academy'de iki seneye yayılan ''Advancing the Path to Core Coaching Competencies'' Programını tamamlayan, International Coach Federation'dan Certificate of Membership belgesini almaya hak kazanarak ICF'e resmi üye olan Emrah Yolaç, geçtiğimiz aylarda Sola Yayınları'ndan çıkardığı "Sakın Vazgeçme" isimli kitabıyla büyük beğeni topladı.

Halen Klinik Psikoloji alanındaki akademik çalışmalarının yanısıra kurumsal eğitimler, Yönetici Koçluğu ve Bireysel Koçluk hizmetlerini sürdüren Yolaç, resmi internet sayfasından "Kendine Davranılmasını İstediğin Gibi Davran" başlıklı bir yazı yayınladı.

Yazısında kişilerin birbirlerine olan yaklaşımlarını ele alan Yolaç, çalışanlar arasında özgürlük ve insana verilen değer kriterlerine de değiniyor.

İşte Emrah Yolaç'ın yazısı:

Kendine Davranılmasını İstediğin Gibi Davran
Düşündüğünü hakaret etmeden ve incitmeden paylaşamayan, ilişkilerinde etik, açık ve net davranamayan, entrika ile varolan yani arkadan dolanarak yaşayabilenler ciddi şekilde mutsuzlar.
Bu duygu durumunda yaşayanlar kolay kolay tatmin olamıyorlar. Sevgi ve şefkat gibi yeri başka duygularla doldurulamayacak olan ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için, içlerinde biriken öfke çoğunlukla dışarıya ciddi şekilde zarar vererek çıkıyor. Yüzlerindeki gülümseme davranışlarına gayrı ahlaki formlarda yansıyor.

Çoğunlukla baskın yetersizlik hissinin sebep olduğu ''konumum gereği güç bende, istediğime istediğimi yaparım; bu davranışımın adını profesyonellik koyar, arkasına sığınırım'' adlı oyunun giderek çirkinleştirdiği insanlar yüzünden çalışanlar daha mutsuz hale geliyorlar.

Hele hele bu eğilimdeki bazı kişilerin kişisel gelişim alanlarında çalıştırıldıklarına şahit oldukça hem onların hem de kurumlarının adına daha çok üzülüyorum. Çünkü kendilerine ve çevrelerine ne kadar zarar verdiklerinin farkında değiller...

''Gallup'un gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünyada çalışanların yüzde 87'si, Amerika'da ise yüzde 70'i mutsuz. Mutsuzluğun maliyeti ise oldukça fazla. Araştırmalara göre mutsuz çalışanların dünya ekonomisine yıllık maliyeti 450-500 milyar doları buluyor. Uzmanlar mutsuz çalışanın potansiyelini tam olarak ortaya koyamadığını belirtiyor. Bu durum da verimin düşmesine, kuruma bağlılığın azalmasına, şirketin rekabet avantajını kaybetmesine yol açıyor. Üstelik mutsuzluk kurum içinde bir virüs gibi yayılıyor. Genel olarak şirket içinde bir zehirlenme etkisi de yaratıyor. Başka bir enstitü tarafından yapılan araştırma özellikle üstlerinden kaynaklanan mutsuzluğun çalışanlarda yüzde 80 oranında verimlilik kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor. Aynı çalışma, mutsuz çalışanların işlerine bağlılık duyamadığını da gösteriyor. Society for Human Resource Management'ın (SHRM) raporu, mutlu çalışanların mutsuz çalışana oranla yüzde 20 daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Mutlu çalışanlara sahip işletmelerin 3 kat daha yaratıcı olduğuna ve yüzde 37 oranında daha iyi bir ticari performans sergilediğine dikkat çekiyor. Söz konusu Türkiye olduğunda ise Gallup'un verilerine göre Türkiye'de mutsuz çalışanların maliyeti yılda 50-60 milyar TL.

Capital'in Yenibiris.com'la ortaklaşa yaptığı, 2 bin 621 beyaz yakalı çalışanın katıldığı, "Mutsuz Çalışan" anketinin sonuçları da Türkiye'de çalışanların ciddi sorunları olduğunu ortaya koyuyor. Çalışanların yüzde 85'i iş yerlerinde mutsuz olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre, iş yerlerindeki başlıca mutsuzluk kaynakları arasında şu faktörler öne çıkıyor: "Yöneticilerle yaşanan ilişki problemi, düşük maaş ve kariyer olanaklarının sınırlı olması..." Bu faktörleri ise takdir görmemek, işin sıkıcı olması, zayıf yönetim, iş-yaşam dengesini kuramamak, çevre, şirketin olanaklar konusunda yetersiz olması izliyor. Capital'in gerçekleştirdiği ankette de katılımcıların yüzde 27'si, yönetici veya iş arkadaşlarıyla olan ilişkilerinin mutsuzluğun temel nedeni olduğunu ifade ediyor. Yüzde 25'i maaşını mutsuzluk kaynağı olarak gösterirken yüzde 15'i de kariyer olanaklarının sınırlanmasının kendisini mutsuzlaştırdığını dile getiriyor.''

Araştırmalara göre şirketlerde çalışanların mutsuzluğu kabaca bu şekilde. İş yerindeki sorunların niyetler temiz olduğu takdirde bir biçimde çözülebileceği aşikar ancak ilişkiler ve kişilerin birbirlerine olan yaklaşımı asıl sorunu teşkil ediyor. Kanımca asıl mutsuzluğun kaynağı tam olarak burası...

Diğer taraftan çağımızda çalışanlar arasında özgürlük ve insana verilen değer kriterleri ciddi şekilde önem kazanıyor. Bu beklentinin gerçekleşmeyeceğine inanılan kurumlarda açık pozisyonlarda çalıştırılacak insan bulmakta zorluk çekiliyor. Dolayısı ile büyük bir paradoks söz konusu...

Şirketleri şirket yapanın insan faktörü olmasından hareketle İK ve eğitim alanında çalışanların ve özellikle de yöneticilerin empati yetkinliklerini sürekli olarak geliştirmeleri ve insana insanca çalışma değerini hissettirmeyi ilke edinmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Yakın bir gelecekte ''patron/işveren benim ve seni istemiyorum'' klişesinin geri dönmemek üzere çökeceğine şahit olacağız...

Çünkü gençler paraları olmadığı halde bu tip anlayışların hala yaygın olduğu kurumlarda mutsuz olmamak için çalışmak istemiyorlar!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Güncel