26 Aralık 2024
  • Bursa12°C
  • İstanbul10°C
  • Ankara8°C

GELİN AĞACA ÇAPUT BAĞLAYALIM

Aydın Güneş

05 Eylül 2022 Pazartesi 14:31

Ülkemizin fakir ama huzurlu olduğu yıllardı. Vita yağ tenekelerini saksı yapan annemin çiçekleri balkonumuzda ciddi bir yer kaplardı. Her biriyle ayrı ayrı konuşup onları sulayan annem 11 evladının yanı sıra 20 den fazla çiçeğe bakardı.

Gençler bilmiyor belki ama bu anlattığım Anadolu insanının zaten doğasıydı. Ezelden beri tüm canlılara kutsallık adayan bir inançtı bu. Yani Türk inancı.

'Tüm kainat insan için yaratılmıştır. İstediğini kes, istediğini kopar, hepsi senin hizmetinde' anlayışının ülkemizde henüz bu denli kabul görmediği o yıllarda, Türk inancında kutsal sayılan ağaçların dallarına çaput bağlanırdı.

Bu geleneğin kaybolmadan önceki son şekli dilek ağacına dönüşmüş olsa da, sonuçta asıl mesele o ağaca dokunmaktı. Ruhuna saygı göstermek yani esasında onunla enerji alışverişi yapmaktı.

Vahdet anlayışını taşıyan atalarımız tüm canlılarda olduğu gibi ağacın ruhuna da saygı duyarlardı. Zaten o nedenle yaş kesmek baş kesmekti!

Yaşadığımız kültürel erozyon içinde çok küçük bir örnek olan bu geleneğin kaybolması, yani ağacın canlı ve kutsal sayılması inancının yitirilmesinin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.

Oysa bu kadim Türk inanç ve geleneğini gelişen teknoloji sonrası bilimde destekledi. Ağaçların canlı olmasının yanı sıra kendi aralarında iletişim ağları olduğu ortaya çıktı. Bilmeyenler araştırmaları incelesin lütfen. Bir ağacın binlerce kilometre uzaklıktaki başka bir ağaçla nasıl temas kurduğunu öğrensin.

Yine çiçekler üzerinde yapılan enerji araştırmalarına bakılabilir. Şiddet gören, dalı koparılan çiçeğin bunu yapan kişiyi algılaması ve ona göre enerji halini alması artık kanıtlanmış bilimsel bir gerçek.

Son olarak yine Türkler için asırlardır süregelen suyun kutsallığı bilimsel kanıtlarla artık her kesimden kabul gören kadim bir bilgi. Suyun enerjisi üzerine yapılan araştırmalarda ortaya çıkan müthiş sonuçları görünce atalarımızın niye onu kutsal gördüğünü bir kez daha anlıyoruz.

Örneklerle anlatmaya çalıştığım meselenin özü, kadim bilgi ve inancımızın yerini almaya çalışan talancı zihniyetin yer küreye hayır getirmeyeceğini göstermek, bu erozyonun sonucunun çok daha vahim olacağını anlatmak.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk sonrası, inanç ve kültürünü kaybeden yurdumuzun geldiği nokta ortada. Aynı zihniyetle, hızla nereye sürüklendiğini de görüyoruz. O nedenle daha fazla zaman kaybetmeden Türklük bilinci ve erdemine dönmek zorundayız. Kurtuluş reçetemiz bu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları