23 Kasım 2024
  • Bursa16°C
  • İstanbul17°C
  • Ankara13°C

AYDIN DOĞAN ÖDÜLÜ ORHAN PAMUK´UN

Bu yıl roman dalında düzenlenen 19. Aydın Doğan Ödülü, Nobel Edebiyat Ödüllü Yazar Orhan Pamuk'a verildi.

Aydın Doğan ödülü Orhan Pamuk´un

Bu yıl roman dalında düzenlenen 19. Aydın Doğan Ödülü, Nobel Edebiyat Ödüllü Yazar Orhan Pamuk'a verildi. Pamuk, 50 bin TL tutarındaki para ödülünü ve heykelciğini, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan'ın elinden aldı.

Doğan Hızlan Başkanlığında, Prof. Dr. İnci Enginün, Prof. Dr. Nüket Esen, Semih Gümüş, Prof.Dr. Handan İnci, Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. Jale Parla, Ömer Türkeş ve Metin Celal Zeynioğlu'dan oluşan Seçici Kurul 6 Şubat Cuma günü yaptığı toplantıda; 2015 Aydın Doğan Ödülü'nün "Roman" dalında Orhan Pamuk' a verilmesine oy birliği ile karar vermişti.

Ödül töreni Hilton Oteli Şadırvan ve Balo Salonu'nda yapıldı. Pınar Ergüner'in sunuculuğunu yaptığı geceye, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, eşi Sema Doğan, Aydın Doğan Vakfı ve Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, ADV Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, eşi Yandex Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ oğulları Aydın Doğan Yalçındağ, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, Doğan Holding İcra Kurulu Başkanı Yahya Üzdiyen, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, Eski Bakanlardan Hüsamettin Özkan, İlhan Kesici, Eyüp Can Sağlık, Tufan Türenç ve eşi Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Murat Yetkin, Doğan Hızlan, işadamı Tuncay Özilhan, Enver Yücel, Mustafa Süzer, Altan Öymen, Fatih Çekirge, geçen yıl Aydın Doğan Ödülünü kazanan fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç, yine Roman dalında İlk Aydın Doğan Ödülü'nü alan Adalet Ağaoğlu, Derya Sazak, Latif Demirci, Volkan Vural, Barış Tünay, Ezgi Başaran, Ferhat Boratav, Taha Akyol ve Aslı Öymen'in de aralarında bulunduğu medya, iş, siyaset ve sanat dünyasından birçok isim katıldı.

Kokteylin ardından devam eden yemekli gecede konuklar Orhan Pamuk'un kitapların bulunduğu ve isimlerinin verildiği masalarda oturdular. Arp sanatçısı Merve Kocabeyler'in mini bir konseriyle başlayan törende Aydın Doğan Vakfı ve Aydın Doğan Ödülü ve seçici kurul üyelerini tanıtan kısa bir film gösterildi.

ORHAN PAMUK'UN ESERLERİ DE BU YOLDAKİ BAŞYAPITLARIMIN ARASINDA OLDU

Daha sonra törenin açılışında konuşan Hanzade Doğan Boyner, Bugün büyük bir yazarı ödüllendirmek için bir araya geldiklerini ifade ederek, "Açık söylemem gerekirse Orhan Pamuk hakkında konuşma yapmak heyecanlandırıyor biraz da ürkütüyor. Bu kadar büyük bir edebiyat ustası hakkında konuşacak kadar yetkin değilim. Söylediklerimin yetersiz kalacağı endişesiyle kendisi hakkında konuşma yapmayı sayın jüri başkanımıza bırakmak istedim. Ama vakıf başkanı olarak bu görevden kaçamadım. Dolayısıyla söyleyeceklerimi bir okurun düşünceleri olarak dinlemenizi rica ediyorum. Küçükken oyuncu olmak isterdim. Oyuncu olmak istememin sebebi farklı hayatları yaşayabilme arzumdu. İçine doğduğumuz kaderin dışında bambaşka hayatları tadabilmek beni çok cezbederdi. Yoksun, güzel, tutsak, özgür, engelli, akıllı, hızlı, yavaş, politik, apolitik... Oyuncu olarak binbir türlü farklı hayatı tatmayı hayal ederdim. Oyuncu olma sevdamdan uzak bir hayat sürmeye başlayınca bu boşluğu kitaplarla doldurdum. Orhan Pamuk'un eserleri de bu yoldaki başyapıtlarımın arasında oldu. Hikayelerin ve karakterlerin içine öyle daldım ki, bambaşka hayatları, bambaşka gerçekleri içimde hissettim." dedi.

'İSTANBUL'U DOSTOYEVSKİ'NİN ST.PETERSBURG'U GİBİ DÜNYA EDEBİYATINA SOKTU'

Kendisi için Orhan Pamuk'un kitaplarının hep çok boyutlu olduğunu söyleyen Boyner şöyle konuştu: "Hiçbir kitabında tek düzelik yoktu. Geçmiş bugüne bağlandı, cansız canlıya bağlandı. Kimi zaman nesiller boyu süren çözülememiş politik ayrışmaları bireye indirgeyerek bize bambaşka kapılar açtı....'Kar'da olduğu gibi... Kimi zaman aşkın nasıl bir tutkuya veya takıntıya dönüşebileceğini gösterirken toplumsal dokumuza dair birçok inceliği tüm açıklığı ile dile getirdi.. 'Masumiyet Müzesi'nde olduğu gibi... 'Benim Adım Kırmızı'da bizi gülümsetip şaşırtırken...'İstanbul'da şehrimizi ölümsüzleştirdi. Dostoyevski'nin St.Petersburg'u gibi Dünya edebiyatına soktu. Bir okuru olarak hayatımı zenginleştirdiği için kendisine gönülden teşekkür ediyorum. 20 yıl önce kurulan Aydın Doğan Vakfı eğitim alanındaki çalışmalarının yanı sıra ülkemizin sanatının çeşitli alanlarında başarılı olmuş yazar ve sanatçılarımızı ödüllendirerek bir vefa borcunu yerine getirmektedir. Kendi ülkesinde roman dalında ilk büyük ödülünü jürimizden alan Orhan Pamuk'u içtenlikle kutlarım."

Boyner'in konuşmasının ardından, bu yıl ödüle değer görülen Orhan Pamuk ile yapılan söyleşi filmi gösterildi. Daha sonra, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Orhan Pamuk'a 50 bin TL tutarındaki para ödülünü ve Aydın Doğan Ödülü'nü temsil eden heykelciği takdim etti.

ORHAN PAMUK: ÖDÜL ALMAKTAN, SEVİLMEKTEN DAHA GÜZEL NE OLABİLİR?

Ödülü aldıktan sonra konuşan Orhan Pamuk, kendisini bu özel gecede yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederek, "Bu ödül için beni düşünen, beni öneren, beni seçen jüri üyelerine çok teşekkür ederim. Kendim de bir müze sahibi, bir vakıf sahibi olduğum için, bir vakfı yönetmek, faaliyet göstermek için ne kadar titizlik gerektiğini biliyorum. Aydın Doğan Vakfı'nın sahibine ve yöneticilerine çok teşekkür ederim. Ödül almaktan, sevilmekten, 'aferin çok güzel yazmışsın' denilmesinden güzel ne olabilir. Bundan 40 yıl önce ilk romanımı yazarken, yayınlanmamış romanlara verilen bir ödüle başvurmuştum. Bu ilk ödülümü yayınlanmamış romanın yayınlanabilmesi şartıyla yazmıştım. Yani o ödülü kazansaydım romanın yayınlanacaktı. Ama 35-40 yıl önce edebiyat ortamımız o kadar zayıf ve gelişigüzeldi ki, benim 600 sayfalık ilk romanımı ödüle rağmen yayınlamıyorlardı. Yayıncı kitabımı yayınlamıyor diye dava açmayı, gazetelere durumu açıklayan ilanlar vermeyi hayal ettiğimi hatırlıyorum. Bu 40 yıl önceydi. O zamanlar Türk edebiyatını kimse tanımaz, kimse Türk romanıyla ilgilenmezdi. Yalnız Dünya değil, Türk vatandaşları da ilgilenmezlerdi romanlarla. Çünkü roman zevki olan güçlü bir orta sınıfımız o zamanlar henüz yoktu. "

'ROMANCILIĞA BAŞLADIĞIMDA HALİMİZİ HATIRLATMAK İÇİN BUNLARI SÖYLÜYORUM'

Pamuk sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben 1973'de ressam olma düşlerimi bir yana bırakıp, ressam olmak daha da zor diye düşündüğüm için belki de romancı olmaya karar verdiğimde...Türkiye'de senede 40,50.... 60 değil yerli roman yayınlanırdı. Bunların hepsini kitapçılarda görür şöyle bir karıştırır, yarısını burada kendisini anmak istiyorum babamın verdiği harçlıklar sayesinde satın alıp okumaya başlardım. Tabii ki hepsini bitiremezdim. Ama o ayrı bir konu girmeyelim böyle konulara. O günlerde Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar'ı yeni yayınlanmıştı. Bu romanı bugün artık bir klasiktir. Bu romanı Oğuz Atay TRT roman ödülüne katılmak için yazmış. Bu ödülü başka 7 romancıyla paylaştığı içinde kalın romanı ancak iki cilt halinde zahmetler sonucunda yayınlanabilmişti. Eskiden ben romancılığa başladığımda halimizi hatırlatmak için bunları söylüyorum. Aynı günlerde yine 1970'lerin başı Tanpınar'ın 'Huzur'u ilk baskısının yapılmasından neredeyse bugün baktım çeyrek yüzyıl sonra anca ikinci baskısını yapmıştı. Ve tabii ki çok fazla satmıyor, okunmuyordu. Bu ilk baskılar unutmayalım 3-4 bin olur 5 yılda tükenmişse romancı başarılı bulunurdu. Avrupa'da roman sanatı bugünkü haline Balzac, Stendhal, Dickens zamanında 1850'lerde yani bugünden 150-160-170 yıl önce kavuştu. Bizde onlardan alıp bu edebiyat biçimini içine kendi dertlerimizi, kendi hayallerimizi, hatıralarımı doldurduk."

'TÜRK ROMANININ GELECEĞİNİN ÇOK PARLAK OLDUĞUNA İÇTENLİKLE İNANIYORUM'

Pamuk, "Bizim her zaman iki büyük derdimiz olmuştur. Birincisi modern ve şehirli olmak, ikincisi yoksulluktan kurtulmak. Geçenlerde düşündüm de, bu ödülün bana verilmesinde etkili olduğunu düşündüğüm son romanım 'Kafamda Bir Tuhaflık' bile bu konular hakkındadır hala. Ama ben vatandaşlarımızın bireyliğini, tuhaflığını hep asıl hikâye olarak gördüm. Yani kahramanım Mevlüt'ün haline bakıp romancılarımızın hala 40 yıl öncesinin dertleriyle uğraştığını lütfen sanmayın, her şey değişti demek istiyorum. 1970'lerde henüz yeterince güçlü olmayan roman sever bir orta sınıfımız bugün var. Bunun en iyi kanıtı da Türk yayıncılık sanayinin son 15 yılda harikalar yaratarak gösterdiği büyüme, zenginleşme ve çeşitliliktir. Ben eskiden Türkiye'de 4 bin kitap çıkardı. O 4 binini de görürdüm kitapçılardan hepsini takip ederdim. Şimdi hiçbir şey takip edemiyorum. Benim eksikliğimden değil, kitap sanayinde ve başka yerlerde zenginleşmenin boyutlarında. 1970'de her sene 40-50 yerli roman yayınlanırken bugün rakam 1000'lere ulaşmıştır. Kitapsever bu yeni okurlar, biz romancılardan Tanpınar'ın, Oğuz Atay'ın ve diğer büyük romancılarımızın araştırdığı asıl konulara dönmemizi bekliyor. O da toplumsal dertler kadar, kimliğimiz, kişiliğimiz, kendi özel dünyamız, birey olmamızın renkleridir. İnsanoğlu bu açtığım şeyleri, kimliğimiz, kişiliğimiz, birey olmamızın özel renklerini tarih bize 160-170 yılda gösterdi ki, en iyi romanlarla araştırıyoruz. İnsanoğlu kimliğini, kişiliğini, bireyliğini araştırmak bu konuyu birbiriyle paylaşmak için romanı icat etti denebilir. Kendimizi en iyi romanlarla anlatıyoruz, insanlığımızı en çok bu yolda derinleştiriyor, araştırıyoruz. Bu yüzden de Türk romanının geleceğinin çok parlak olduğuna içtenlikle inanıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum."

ORHAN PAMUK'UN ÖZGEÇMİŞİ

Orhan Pamuk 1952'de İstanbul'da doğdu. Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap romanlarında anlattığına benzer kalabalık bir ailede, Nişantaşı'nda büyüdü. Otobiyografik kitabı İstanbul'da anlattığı gibi çocukluğundan yirmi iki yaşına kadar yoğun bir şekilde resim yaparak ve ileride ressam olacağını düşleyerek yaşadı. Liseyi İstanbul'daki Amerikan lisesi Robert Kolej'de okudu. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde üç yıl mimarlık okuduktan sonra, mimar ve ressam olmayacağına karar verip okulu bıraktı ve İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okudu. Pamuk, yirmi üç yaşından sonra romancı olmaya karar vererek başka her şeyi bıraktı ve kendini evine kapatıp yazmaya başladı. İlk romanı "Cevdet Bey ve Oğulları" 1982'de yayımlandı ve Orhan Kemal Roman Armağanı'nı ve Milliyet Roman Ödülü'nü aldı. Pamuk ertesi yıl "Sessiz Ev" adlı romanını yayımladı ve bu kitabın Fransızca çevirisiyle 1991'de Prix de la Découverte Européenne'i kazandı. Venedikli bir köle ile bir Osmanlı âlimi arasındaki gerilimi ve dostluğu anlatan romanı Beyaz Kale (1985), pek çok dile çevrilerek Pamuk'a uluslararası ününü sağlayan ilk romanı oldu. Aynı yıl karısıyla Amerika'ya gitti ve 1985-88 arasında New York'ta Columbia Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. İstanbul'un sokaklarını, geçmişini, kimyasını ve dokusunu, kayıp karısını arayan bir avukat aracılığıyla anlatan "Kara Kitap"ı 1990'da yayımladı. Fransızca çevirisiyle France Culture Ödülü'nü kazanan bu roman, geçmişten ve bugünden aynı heyecanla söz edebilen bir yazar olarak Pamuk'un ününü hem Türkiye'de hem de yurtdışında genişletti. 1991'de, Pamuk'un Rüya adını verdiği bir kızı oldu. 1994'te, esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli bir genci hikâye ettiği "Yeni Hayat" adlı şiirsel romanı yayımlandı. Osmanlı ve İran nakkaşlarını, Batı dışındaki dünyanın görme ve resmetme biçimlerini bir aşk ve aile romanının entrikasıyla hikâye ettiği "Benim Adım Kırmızı" adlı romanı 1998'de yayımlandı. Bu kitapla Fransa'da Prix du Meilleur livre étranger (2002), İtalya'da Grinzane Cavour (2002) ve İrlanda'da International Impac-Dublin (2003) ödüllerini kazandı. 1990'ların ortasından itibaren Pamuk, insan hakları ve düşünce özgürlüğü konularında yazdığı makalelerle Türkiye devletine karşı eleştirel bir tavır takındı. Yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli gazete ve dergilere yazdığı edebi, kültürel makalelerden oluşturduğu geniş bir seçmeyi 1999 yılında "Öteki Renkler" adıyla yayımladı. "İlk ve son siyasi romanım" dediği "Kar" adlı kitabını 2002'de yayımladı. Kars şehrinde, siyasal İslamcılar, askerler, laikler, Kürt ve Türk milliyetçileri arasındaki şiddeti ve gerilimi hikâye eden bu kitap, New York Times Book Review tarafından 2004 yılının en iyi 10 kitabından biri seçildi. Pamuk'un 2003 yılında yayımladığı "İstanbul", yazarın hem yirmi iki yaşına kadar olan hatıralarını aktardığı bir hatıra kitabı, hem de kendi kişisel albümüyle, Batılı ressamların ve yerli fotoğrafçıların eserleriyle zenginleştirilmiş, İstanbul üzerine bir denemedir. Kitapları 62 dile çevrilmiş, bütün dünyada on iki milyon satmış olan Pamuk, pek çok üniversiteden şeref doktorası aldı. Alman Kitapçılar Birliği tarafından 1950 yılından beri verilmekte olan, Almanya'nın kültür alanındaki en seçkin ödülü olarak kabul edilen Barış Ödülü, 2005'te Orhan Pamuk'a verildi. Ayrıca "Kar" Fransa'da her yıl en iyi yabancı romana verilen Le Prix Médicis étranger ödülünü aldı. Aynı yıl Prospect dergisi tarafından dünyanın 100 entelektüeli arasında gösterildi ve 2006 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçildi. American Academy of Arts and Letters'ın ve Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin şeref üyesi olan Pamuk, senede bir dönem Columbia Üniversitesi'nde ders veriyor.

NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜNÜ KAZANAN İLK TÜRK

Orhan Pamuk 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü alarak bu ödülü kazanan ilk Türk oldu. Pamuk 2008'de aşk, evlilik, dostluk, mutluluk gibi konuları bireysel ve toplumsal boyutlarıyla işlediği "Masumiyet Müzesi" adlı romanını; 2010 yılında ise çocukluğundan başlayarak hayatını ve edebiyatla ilişkisini eksen alan yazı ve röportajlarından oluşan "Manzaradan Parçalar"ı yayımladı. Pamuk, 2009'da Harvard Üniversitesi'nde verdiği Norton derslerini 2011 yılında Saf ve Düşünceli Romancı adıyla kitaplaştırdı. 2012'de İstanbul'da Masumiyet Müzesi'ni açtı ve müzenin kataloğu "Şeylerin Masumiyeti"ni yayımladı. Aynı yıl Avrupa kültürüne olağanüstü katkılarından dolayı Danimarka'da Sonning Ödülü'nü aldı. 2013'te ise kitaplarından seçtiği en güzel parçalardan oluşan "Ben Bir Ağacım" ı yayımladı. Masumiyet Müzesi, Avrupa Müzeler Forumu tarafından 2014 yılında Avrupa'nın en iyi müzesi seçildi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kültür