22 Kasım 2024
  • Bursa13°C
  • İstanbul11°C
  • Ankara9°C

MUTLU İNSAN; MERHAMETLİ VE NAZİK OLUYOR

Mutluluğun %50’si genetik faktörler tarafından belirleniyor

Mutlu insan; merhametli ve nazik oluyor

18 Mart 2021 Perşembe 10:58

Birleşmiş Milletler tarafından 2013’ten bu yana her yıl 20 Mart’ta kutlanan Dünya Mutluluk Günü’nün bu yılki temasının “Sakin Olun, Bilge Kalın, Nazik Olun” olarak belirlendiğini kaydeden Doç. Dr. Tayfun Doğan, mutlu insanların daha üretken, verimli ve yaratıcı olduğunu söyledi. Mutluluğun yüzde 50’sinin genetik faktörler tarafından belirlendiğini kaydeden Doç. Dr. Tayfun Doğan, araştırmaların mutlu insanların daha yardımsever, paylaşımcı, nazik ve merhametli olduklarını gösterdiğine dikkat çekti.

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayfun Doğan, Dünya Mutluluk Günü’nün, mutlu olmanın küresel bir insan hakkı olduğu fikrini desteklemek için Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2013 yılından beri her yıl 20 Mart’ta kutlandığını söyledi.

“BM her yıl 20 Mart’ta Dünya Mutluluk Raporu’nu yayınlıyor”

Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Buradaki amaç her yıl tüm insanların bir günlüğüne dahi olsa mutluluğu hatırlamaları, birbirlerine hatırlatmaları ve mutlu olmak için bir şeyler yapmaları konusunda farkındalık yaratmaktır. Dünya Mutluluk Günü'nün bu yılki teması 'Sakin Olun, Bilge Kalın, Nazik Olun' olarak belirlendi. Her yıl bu günde BM, ülkelerin mutluluk düzeylerini karşılaştıran Dünya Mutluluk Raporu’nu yayınlıyor. Mutluluğu hatırlatma ve bu konuda farkındalığı artırma adına etkinlikler düzenliyor. Biz de bugün en azından ulaşabildiğimiz birkaç kişiye yardım ederek, onların mutlu olmalarına katkı sağlayabiliriz. Ayrıca sosyal medyada da, özellikle Twitter’da bu konuda etkinlikler öneriliyor.” diye konuştu.

“Mutluluk kesintisiz bir neşe, eğlence hali içinde olmak değildir”

Mutluluğun öznel bir kavram olduğunu dile getiren Doç. Dr. Tayfun Doğan, şunları söyledi:

“İnsanlara, ‘Size göre mutluluk nedir?’ diye sorduğumuzda genellikle onları neyin mutlu ettiğini söylüyorlar. ‘Mutluluk ailenin yanında olmaktır’, ‘Sağlıklı olmaktır’, ‘İstediklerini yapabilmektir’ gibi cevaplar alıyoruz. Ayrıca kimse, “Aa mutluluk mu o da ne, hiç bilmiyorum” demiyor. Herkes ne olduğunu biliyor ama belki tanımlamakta güçlük çekiyor. Tanımlamak, kavramsallaştırmak ve ölçmek de bilim insanlarının işidir. Bilim mutluluk hakkında ne diyor? Onu nasıl tanımlıyor, ona bakmamız gerek. Mutlulukla ilgili en çok kabul edilen tanımlardan birisi Dr. Ed Diener’e ait olan şu tanım: ‘Kişinin olumlu duyguları sık yaşaması, olumsuz duyguları daha az yaşaması ve genel olarak hayatından memnun olmasıdır.’ Bu oldukça rasyonel ve anlaşılabilir bir tanım. Kişi hayatında genel olarak sevinç, neşe, onur, kararlılık, huzur gibi duyguları daha sık yaşıyorsa; öfke, kaygı, korku, nefret, hayal kırıklığı, üzüntü gibi duyguları ise daha az yaşıyorsa ve genel olarak yaşamından memnunsa biz o kişiyi mutlu olarak kabul ediyoruz. 

Bunun dışında Harvard Üniversitesi’nden Tal Ben Shahar’ın mutluluk tanımı da benim beğendiğim tanımlar arasındadır. Shahar’a göre mutluluk, ‘Hayatı keyif alarak anlamlı bir şekilde yaşamaktır.’ Bu tanımda hem hayattan keyif alma söz konusu hem de değerli ve anlamlı yaşama söz konusudur. Son olarak Dr. Paul Wong’un mutluluk tanımından da bahsetmek isterim. Paul Wong mutluluğu, ‘Bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünya ile barış halinde olduğu; içsel uyum, şükran ve hoşnutlukla karakterize bir durum.’ olarak tanımlıyor. Mutluluk ne değildir? Mutluluk kesintisiz bir neşe, eğlence hali ve sürekli bir haz duygusu içinde olmak değildir. En büyük yanılgı buradan kaynaklanmaktır.”

“Mutluluk düzeyleri arttıkça saldırganlık, öfke ve düşmanlık düzeyleri düşer”

Mutlulukla ilgili çok fazla yanlış düşünce ve inanç bulunduğunu söyleyen Doğan, “Bunların başında mutluluğu hazla karıştırma geliyor. Haz da mutluluğa dahildir ancak haz eşittir mutluluk değildir. Mutluluk hazdan daha öte, değerli ve sürekliliği olan bir karakter durumudur. Kişi haz alabilir, haz dolu olabilir ama aynı anda mutsuz da olabilir. Yaşamdaki haz ve acılar birazcık denizin dalgalarına ya da yüzeydeki köpüklere benzetiliyor. Haz ve acılar geçicidir. Yukarıda fırtınalar koparken denizin derinliklerinde müthiş bir sükûnet olabilir. Gerçek ve içsel mutluluk, kâmil mutluluk budur. Bunun dışında, mutluluğu bencillik olarak görmek de yanlış bir düşünce ve inançtır. Araştırmalar mutlu insanların daha yardımsever, paylaşımcı, nazik ve merhametli olduklarını ortaya koymaktadır. Bu anlamda mutluluk bir avantajdır. Toplumların nasıl ki dürüst, çalışkan, başarılı insanlara ihtiyacı varsa, mutlu insanlara da ihtiyacı vardır. Yakın zamanda kendi yaptığımız bir araştırmada, bireylerin mutluluk düzeyleri arttıkça saldırganlık, sözel saldırganlık, fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık düzeylerinin düştüğünü gördük. Bu toplumsal yaşam açısından çok değerli bir bulgu. Her şey bir yana mutlu insan ailesi, çevresi ve toplumu için bir armağandır aslında. Düşünsenize mutlu bir anneniz babanız var, öğretmeniniz var, işvereniniz var ya da çalışanınız var. Bu çok değerli bir armağandır” dedi.

“Mutlu insanlar daha üretken, daha verimli ve yaratıcı”

Mutlu insanların tembel, gevşek, disiplinsiz olduklarının düşünüldüğünü belirten Doğan, “Bu da çok büyük bir yanlış değerlendirmedir. Yine araştırmalar mutlu insanların daha üretken, daha verimli ve yaratıcı olduklarını ortaya koymaktadır. Mutlu bir birey iş yeri için her anlamda değerlidir. Pek çok kişi mutlu olma söz konusu olduğunda bunun sürekli ve lekesiz bir şekilde olması gerektiği inancındadır. Sanki mutluluk hiçbir derdin, tasanın olmaması ve sürekli bir neşe ya da sevinç hali gibi algılanıyor. Oysa bu, mutlulukla ilgili ne kadar yanlış bir değerlendirme. Kişi mutlulukla ilgili olarak sadece bu düşünce ve inanç içinde olduğundan dolayı bile mutsuz olabilir. Çünkü bu tür bir mutluluğa ulaşılması imkansızdır. Örneğin Peyami Safa da bu konuya değinmiş ve ‘Kedersiz, saf, ebedi ve mutlak bir saadet aramak, insanlığın tabiatı haline gelmiş bir gafletidir. Elemsiz haz, hazsız elem tasavvuru, pek mücerred ve batıldır’ demiştir” diye konuştu.

Sanatçılar mutsuzken daha yaratıcı ve üretken midir?

Sanatçıların mutsuz olduklarında daha yaratıcı ve üretken olmalarını konusunu da değinen Doğan, “Bu sadece benim değil bu alanda çalışan pek çok akademisyenin karşılaştığı bir soru. Ama temelde mantıksız bir soru. Harvard Üniversitesi’nden Dan Gilbert bu konuda şunları söylüyor: ‘Herkesin aklına tarihten mutsuz ve yaratıcı örnek gelebilir ama bu mutsuzluğun yaratıcılığı artırdığı anlamına gelmez. Günde iki paket sigara içip de 90 yaşına kadar sağlıklı yaşayan insanlar da olabilir ama bu sigara iyi demek değildir. Bir şeyi kanıtlamak için anekdot kullanmak yeterli değildir. Bilim, sadece işinize gelen hikâyeyi ya da anekdotu kullanmanızı kabul etmez. Bütün hikayeleri ya da makul sayıda bir örneği incelemeniz gerekir. Bu açıdan baktığımızda da bilimsel araştırmalar, mutlu insanların daha yaratıcı ve üretken olduklarını göstermektedir. Mutsuz olup yaratıcı olanlar yok mudur? Elbette vardır ama onlar istisnadır ve istisnalar kaideyi bozmaz’. Sanırım bu cevap yeterli olacaktır” ifadelerinde bulundu.

Mutluluğun %50’si genetik faktörler tarafından belirleniyor

Mutluluk hakkında bilimin ne söylediği hakkında değerlendirmelerde bulunan Doğan, “Bugün geldiğimiz noktada pek çok farklı yöntemle mutluluğu ölçebiliyoruz ve mutluluk konusu tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar bilimin temel araştırma materyali konumuna gelmiş durumda. Sadece psikoloji bilimi de değil, bugün ekonomi, sosyoloji, nörobiyoloji gibi pek çok farklı disiplin mutluluğu araştırmaktadır. Mutlulukla ilgili saygın ve nitelikli çok sayıda bilimsel dergi bulunmakta ve her yıl dünyanın farklı yerlerinde yapılan binlerce araştırma bu dergilerde yayınlanmaktadır. Elde edilen çarpıcı bulguları özet olarak söyleyecek olursam bunları iki kategoride ifade etmem gerekir. Mutlulukla ilgili kötü haberler nelerdir? Mutluluğun yaklaşık olarak %50’si genetik faktörler tarafından belirlenmektedir. Bu biraz olumsuz bir haber olarak nitelendirilebilir. Çünkü genetik özelliklerimiz üzerinde çok fazla değişiklik yapamıyoruz. Bir başka kötü haber de ‘hedonik uyum’la ilgilidir. Başlangıçta bizi mutlu eden şeyler bir süre sonra mutlu etmemeye başlıyor. Her şeye alışıyoruz ve genetik olarak mutluluk seviyemize geri dönüyoruz. İyi haberlere gelecek olursak, genetik faktörler her ne kadar etkili olsa da genetiğin esiri değiliz ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki, ‘Mutluluk bir beceridir ve öğrenilebilir.’ Tüm mesele mutluluğu ve umudu, iyimserliği, erdemli olmayı alışkanlık haline getirmektir. İbn-i Sina bu konuda, ‘Erdemler alışkanlık haline geldiğinde saadet doğar.’ demektedir. Eğer mutluluğu karakterimiz haline getirebilirsek, hangi ortama gidersek gidelim, nerede ve hangi koşulda yaşarsak yaşayalım mutlu olmaya devam ederiz. Gerçek mutluluk da budur zaten. Yani dışsal koşullara bağlı olmayan ve şartlara göre değişmeyen bir mutluluk” diye konuştu.

“Mutlu bireylerin şükran ve minnettarlık duyguları daha yüksektir”

Mutlu bireylerin daha az mutlu ya da mutsuz bireylere göre farklı özellikleri olduğuna dikkat çeken Doğan, “Mutlu insanların öz-saygıları daha yüksektir, kendilerinden daha hoşnutturlar, kendilerine karşı daha merhametli ve anlayışlıdırlar. Yine mutluluk düzeyi yüksek kişilerin, sosyal ve duygusal zekalarının daha yüksek olduğunu biliyoruz. Umut ve iyimserlik mutlu bireylerde gördüğümüz evrensel özelliklerden ikisidir. Mutlu insanların daha anlamlı bir yaşamları vardır. Yaşamlarına anlam katan bir hayat felsefesine sahiptirler. Ayrıca kendilerine verilen bu yaşamla ne yapacaklarına ilişkin bir yaşam amaçları vardır. Mutlu bireylerin şükran ve minnettarlık duyguları daha yüksektir” dedi.

“Mutlu bireylerin bağışıklık sistemleri daha güçlüdür”

“Mutluluk sağlığın en üst düzey formu olarak nitelendirilmektedir” diyen Doç. Dr. Tayfun Doğan sözlerine şöyle devam etti: “Mutluluğun önemli avantajlarından birisi de sağlığa olan olumlu etkileridir. Araştırmalar mutlu insanların daha az hastalandıklarını, daha sağlıklı olduklarını ve hastalandıklarında daha çabuk iyi olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca mutlu bireylerin bağışıklık sistemleri daha güçlüdür. Olumlu duyguları sık deneyimlemek ve neşeli bir ruh hali, sağlıkla pozitif yönde ilişkilidir. Üniversiteli oda arkadaşları üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, gençler birbirinden ne kadar çok hoşlanmıyorlarsa, soğuk algınlığına ve gribe yakalanmaya o kadar yatkın oluyor ve doktora da o sıklıkta gidiyorlar. Günlük yaşamımızda da bunun örneklerini görüyoruz. Ne zaman moralimiz bozuk olsa, ruhen çökmüş hissetsek o zaman süngümüz düşüyor ve çabucak hastalanıyoruz. Uzun süreli kronik mutsuzluğun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri de yadsınamayacak düzeydedir. Uzmanlar psikosomatik hastalıkların neredeyse tamamının nedenin mutsuzluk, huzursuzluk ve stresle ilişkili olduğunu belirtmektedirler.”

“Pek çok ruh sağlığı sorununun nedeni sevgi eksikliğidir”

Sevgi konusunun psikoloji alanında en az çalışılan konulardan biri olduğunu dile getiren Doğan, “Ancak sevgi, mutluluk ve iyi oluşun olmazsa olmazıdır. Pek çok ruh sağlığı sorununun, mutsuzluğun ve doyumsuzluğun nedeni olarak sevgi eksikliğini görmekteyiz. Gerçekten seven bir birey, sevgi dolu olmakta ve o da çevresine sevgisini gösterebilmektedir. Tersi durumda ise sevgi eksikliğinin oluşturduğu boşluğu gerçek anlamda hiçbir şey dolduramamaktadır. Önemli düşünür Bertrand Russell, ‘Hoşnutsuzluğun başlıca sebeplerinden birisi de insanın sevilmediğine inanmasıdır. Bunun aksine olarak sevildiği duygusuna sahip olma ise, heves ve hoşnutluğu her şeyden çok artırır.’ demektedir. Yine Cemil Meriç, ‘Sevildiğini bilmekten büyük saadet olmaz.’ diyerek olayı özetlemektedir. Victor Hugo ise, ‘Yaşam en yüce mutluluğu sevildiğine ikna olmuş kişiye sunar; kendisi olduğu için sevilmiş -hatta diyebiliriz ki, kendisine rağmen sevilmiş kişiye.’ demiştir. Sevgi, tartışmasız en önemli mutluluk ve anlam kaynağıdır.” İfadelerinde bulundu.

“Mutlu olmak yaşamın en önemli becerileri arasındadır”

Mutsuzluğun önemli bir sorun olduğunu, mutsuz olunduğu için ayrıca daha da mutsuz olmanın ise başka bir sorun olduğunu söyleyen Doğan, “Mutluluğun ahlaki bir yükümlülük ya da görev olarak nitelendirilmesi bazen birey üzerinde baskı unsuru olabiliyor. Yine mutluluğun faydalarından ya da öneminden bahsedildiğinde, mutlu olmayan birey suçluluk ve başarısızlık duygularına kapılabiliyor. Çoğu zaman mutlu olmayı yaşamın en önemli becerileri arasında görüyorum daha da ötesi mutluluğu ustaca yaşama becerisi olarak nitelendiriyorum. İşte bunları söylerken yeteri kadar mutlu olmadığını düşünen kişilerin üzüldüklerine de şahit olabiliyorum. Ancak buradaki amacımız onları mutsuzluklarından dolayı suçlu hissettirmek değildir. Daha çok mutluluğun önemini vurgulamak için bunu söylüyoruz” diye konuştu.

“Mutluluk erdemli ve insanca yaşamının bir sonucudur”

“Mutluluk insan davranışlarının nihai amacıdır” diyen Doç. Dr. Tayfun Doğan sözlerini şöyle noktaladı: “Mutluluk, iyidir ve iyi olmaktır. Dolayısıyla da kötü yollardan mutluluğa ulaşılamaz. Bir insan hem kötü hem yalancı hem hırsız hem arsız hem de mutlu olamaz. Olsa olsa geçici haz duyabilir ama mutlu olamaz. Mutluluk erdemli ve insanca yaşamının bir sonucudur. Bu vesileyle ben de herkesin Dünya Mutluluk Gününü kutluyorum ve herkese mutlu ve anlamlı bir yaşam diliyorum.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gündem