Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan ve kalıtımsal kan pıhtılaşması rahatsızlığı sebebiyle ölüm riski bulunan Sur Belediyesi eski başkanı Abdullah Demirbaş, tutuksuz yargılanmak istediğini belirtti.

Cezaevinden yerel ve ulusal medya temsilcilerine mektup göndererek destek isteyen Demirtaş, “Yargılanmaktan korkmuyorum, fakat sağlıklı bir şekilde yargılanmayı istiyorum. Ölüme terk edilerek yargılanmayı istemiyorum. Orantılılık ilkesi ve diğer ilkeler gereğince hasta olan ve hastalığı çok ciddi olan birinin tutuklanması yaşam hakkının ihlali anlamına gelmektedir.” dedi.

Kendisi için kampanya başlatan kızı Berfin Ezgi Demirbaş aracılığıyla medyaya mektup gönderen eski belediye başkanı Demirbaş, 2004 yılında Sur ilçesinde oyların yüzde 56’sını alarak belediye başkanı seçildiğini, belediye meclisinin “çok dilli ve çok kültürlü belediye hizmet sunumu” kararı nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındığını hatırlattı. 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde tekrar aday olduğunu ve halkın yüzde 65’inin desteğini alarak yeniden Sur Belediye Başkanı seçildiğini belirten Demirbaş, “Kamuoyunda KCK davası olarak bilinen soruşturma çerçevesinde 24 Aralık 2009 yılında gözaltına alındım. Kalıtımsal kan pıhtılaşması (derin ven trombozu) hastalığım sebebiyle vücudum aşırı düzeyde demir içermekte ve bu da kan pıhtılaşmasına (tromboz) neden olmaktadır. Kan dolaşımı sağlanamadığında izleri vücudumda özellikle de kollarımda ve bacaklarımda görülebiliyor. Oluşan pıhtının bacak toplardamarını tıkaması sonucu bacakta şişlik, ağrı ve yürüyememe şikâyeti oluşurken, pıhtının bulunduğu yerden kopup akciğere gitmesi ile akciğer embolisi olarak isimlendirilen nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı ile karakterize olan ve bazen ölümcül olabilen bir durum gelişebiliyor. Ulusal ve uluslararası STK ve kurumların desteğiyle yürütülen büyük kampanya çerçevesinde 10 Mayıs 2010 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından hastalığım düzenli ve sürekli bir tedavi gerektirdiği için özel bir izinle serbest bırakıldım.” ifadelerine yer verdi.

“ÜLKEYİ TERK ETME GİBİ BİR NİYETİM OLMADI”

Geçen Ağustos ayında bir soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklandığını dile getiren Demirbaş mektubunda şunları ifade etti: “Bana karşı yürütülen suçlamalar henüz kamuoyuna açıklanmadığı gibi avukatlarım da bu bilgiden mahrum bırakılmışlardır. Avukatlarım sağlık problemlerinden dolayı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmam için başvurdular fakat kaçma ve delilleri karartma şüphesi nedeniyle bu başvuru reddedildi. Belediye başkanı ve politikacı olmadan önce bir öğretmen olarak ülkenin değişik illerine sürgün edildim. Belediye başkanı ve politikacı olduktan sonra da yargısal anlamda bir dizi soruşturmaya maruz kaldım fakat asla ülkeyi terk etmek gibi bir niyetim olmadı. Yukarıda da belirttiğim gibi Sayın Gül zamanında özel izinle serbest bırakılmıştım ve eğer böyle bir niyetim olsaydı o dönemde ülkeyi terk ederdim. Açıkça bilinmesi gerekir ki fikirlerim için çok emek verdim, kendimi yasal çerçevede savundum ve bundan sonra da yasal çerçevede savunacağım. Yargılanmaktan korkmuyorum, fakat sağlıklı bir şekilde yargılanmayı istiyorum. Ölüme terk edilerek yargılanmayı istemiyorum. Orantılılık ilkesi ve diğer ilkeler gereğince hasta olan ve hastalığı çok ciddi olan birinin tutuklanması yaşam hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Yaşam hakkı, tüm temel hak ve özgürlükler bakımından en olmazsa olmaz koşuldur. Bu nedenle yaşam hakkının öncelikle korunması, kollanması ve göz önünde bulundurulması gerekir. Bu sebeple benim ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması için desteğinizi istiyorum.”