28 Mart 2024
  • Bursa25°C
  • İstanbul23°C
  • Ankara20°C

HERKESE AYNI ELBİSE OLMAZ!

Bağımlılık tedavisi kişiye özel elbise gibi olmalı

Herkese aynı elbise olmaz!

15 Ocak 2020 Çarşamba 12:31

Bağımlılıkta kişiye özel bireyselleşmiş tedavilerin etkili olduğunu belirten uzmanlar, bunu terzide özel elbise diktirmeye benzetiyor. Herkese aynı elbisenin uygun olmayacağını belirten psikiyatrist Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Biz tedavide ölçüyoruz, biçiyoruz ve kişinin genetiğine bakıyoruz. Türkiye’de bunu yapabiliyoruz. Kişinin genetik yapısına, cinsiyetine özgü bir tedavi yöntemi ortaya çıkıyor” dedi.

Psikiyatrist Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bağımlılık tedavisinde kişiye özel tedavi yöntemlerinin önemine işaret etti.

Herkese aynı elbise olmaz!

Bireyselleşmiş tedavinin psikiyatride tıpkı özel dikim elbiseye benzetilebileceğini belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Bireyselleşmiş tedavi psikiyatride şu demek; konfeksiyonda dikilmiş herkese göre standart bir elbise yerine terzide elbise diktirmek gibi. Yani herkese aynı elbise değil. Biz tedavide ölçüyoruz, biçiyoruz ve kişinin genetiğine bakıyoruz. Türkiye’de bunu yapabiliyoruz, kendi hastanemizde yapıyoruz. Kişinin genetik yapısına, cinsiyetine her şeyine özgü bir tedavi yöntemi ortaya çıkıyor. Buna bireyselleşmiş tedavi ya da hassas tıp deniyor” diye konuştu.

Bağımlılıkta aile de tedavi ediliyor

Bağımlılığın kronik bir beyin hastalığı olduğunu, tedavide danışanın yanı sıra ailenin de tedavi edildiğini belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, şunları söyledi:

“Klasik tedavi yöntemlerimiz var. Birincisi danışma. Şu anda yönetmeliklerle danışma merkezleri kuruluyor. Siz bağımlılık yapıcı maddeler ile ilgili bir sorununuz varsa danışma merkezine başvurabilirsiniz. Çocuğunu getiremiyorsa aile, ailecek gelebiliyorlar. Hastayı görmeden durumu tanımlayabiliyoruz. Danışanımız geliyor ve motivasyon konuşma yöntemleriyle konuşuyoruz. Durumun artılarını ve eksiklerini konuşuyoruz. Bağımlılığın değil, sorunun olduğunu kabul etmesini sağlıyoruz. Sonra arındırma kısmına geliyoruz. Vücudun özellikle beynin maddeden arındırılmasını sağlıyoruz. Beynimizde alıcılar var. Diyelim ki beynimizde üç tane alıcı var. Siz alkolle tanışınca bu alıcılar artıyor. Bu alıcıları doyurmak için alkol miktarı giderek artıyor. Bunların sayısı asla azalmıyor. Biz arındığımızda onlar önce bağırmaya başlıyorlar. Bir süre sonra bakıyorlar ki alkol gelmiyor. Yavaş yavaş susmaya başlıyorlar ama hiçbir zaman azalmıyorlar. 15 yıl sonra tekrar alkol tüketirseniz aynı duruma gelirsiniz. Tedaviden ne anladığımıza bağlı. Grip geçirdiniz ve bir kere daha geçireceksiniz. Bağımlılık da böyle bir şey. Siz bir kere bağımlı kaldıysanız temizlendikten sonra bir daha hiç içmeyeceksiniz diye bir şey yok. Daha fazla tekrar etme özelliği var. Bu bir kronik hastalık. Ben bağımlıyım demeli hasta. Bu bir döngü. Bırakıyor tekrar başlıyor ve tekrar başlıyor. Bu hastalığın doğasıyla ilgili bir şey.Ayıklık ya da temiz kalma süresini uzun tutmaya çalışıyoruz. En önemli konu hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesi konusudur. Biz hastayı teslim aldıktan sonra sadece hastayı tedavi etmiyoruz. Aile de tedavi ediliyor. Ailenin dinamiği de bozuluyor. Hastanede yattığı sürece hasta temiz kalacak, bunun garantisi var. Fakat hastaneden çıktıktan sonra kendilerine söz vermeleri gerekiyor.”

Derin TMU geleceği olan bir tedavidir

Bağımlılıkta iki ana tedavi yöntemi kullandıklarını belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Bir tanesi ilaçla yapılan diğeri ise Derin TMU (Deep TMS) denilen bir tedavi. Beyinde bağımlılıkların oluştuğu üçgen bir bölge var. Burası haz bölgesidir. Haz aldığımız her şey bağımlılık yapar. Bu bölge istek ya da aşerme dediğimiz bölgedir. Kokain isteği oluşturmak istiyoruz ve beyinin bir bölgesinde aktivasyon başlıyor. O noktayı buluyoruz ve o noktayı uyarıyoruz. Bunun amacı aşermeyi ortadan kaldırmak. Önce aşermesini sağlıyoruz ve sonra bunu ortadan kaldırıyoruz. Derin TMU geleceği olan ciddi bir tedavi biçimidir. Alkol ve sigarayla ilgili bağımlığın genetik bir tarafı olduğunu, tedavisinin daha zor ve yavaş ilerlediğini belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Sigara bağımlılarının büyük bir çoğunluğu ilaçsız tedavi oluyor. İlaç tedavisi bizim sık kullandığımız bir tedavi yöntemi. Aşı biçiminde ilaçlar araştırılıyor” dedi.

İç kontrol öğrenilmeli

Bağımlılık tedavisinin disiplin gerektirdiğini, danışanlarına iç kontrol oluşturmayı amaçladıklarını belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz,“Bağımlılık tedavisi disiplin gerektirir. Bizim hastalarımız kendilerini hayat içinde disipline edemediği için bunu biz yapmaya çalışıyoruz. İç ve dış kontrolden bahsediyoruz. Kırmızı trafik lambasının altında trafik polisi duruyorsa veya kamera olduğunu biliyorsanız duruyorsunuz. Ama durmak gerektiği için değil, ceza almamak için duruyorsanız. Bu bir dış kontroldür. Bizim ülkemizdeki eğitim dış kontroldür. Olması gereken iç kontroldür. Çocuklarımıza suçlusun veya ceza alacaksın yerine utanma duygusunu öğretmemiz gerekiyor. Değerleri değiştirmek istiyorsak utanç duygusunu geliştirmemiz gerekiyor. Dış kontrol odaklı ilerlemeye çalışırsak olmaz” dedi.

Dünyadaki uzmanlara bireyselleşmiş tedavi yöntemlerini anlattık

Dünyada ve ülkemizde bağımlı sayısının arttığını belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin her sene Amerika’daki ve dünyadaki psikiyatristleri bir araya topladığı yaklaşık 10-12 bin kişinin katıldığı bir kongre olduğunu ve bu yıl da bu kongreye katılarak bireyselleşmiş tedavi yöntemlerini anlattığını söyledi. Dilbaz, bu kongrede Amerika’nın en büyük psikiyatristlerinden biri olan psikofarmakolojinin babası olarak bilinen Prof. Stephen Stahl ile birlikte orada bireyselleşmiş tedaviyi konuştuklarını anlattı.

Bağımlılık tedavisi alanında onlar kadar hızlı ilerliyoruz

Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Kişiye özel tedaviler ve gelişimde neler var bunları paylaştık. Amerika’daki psikiyatristlere anlattık. Çünkü biz bu alanda en az onlar kadar hızlı ilerliyoruz. Bizim ülkemizde de çok fazla toplantı ve çalışmalarımız oluyor. Ben Türkiye Bağımlılık Derneği’nin başkanıyım. İki yılda bir bağımlılıkla ilgili Türkiye’de kongre yapıyoruz. Bu sene ise bir ara kongre yaptık. Bunu da uluslararası katılımlı kongre olarak Kıbrıs’ta gerçekleştirdik. Çok geniş bir katılım oldu” dedi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşam